(Cevâb-ı nu’mân) kitâbının yazarı, bu bilgileri bozmağa, islâmiyyeti değişdirmeğe uğraşıyor. Herkesi aldatabilmek için, âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış, bozuk ma’nâlar veriyor. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, müslimân adını taşıyanların yetmişüç fırkaya [partiye] bölüneceklerini, bunlardan yetmişikisinin Cehenneme gideceklerini, yalnız Eshâbının yolunda gidenlerin Cennete gideceklerini bildirdi. Bu bir fırka,(Ehl-i sünnet) olan müslimânlardır. Çünki, Ehl-i sünnet âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”, bütün bilgilerini Eshâb-ı kirâmdan aldılar. Her işlerinde Kitâba ve sünnete sarıldılar. (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) demek, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Onun cemâ’atinin, ya’nî Eshâbının yolunda olan müslimânlar demekdir. Ehl-i sünneti kötüliyeceği yerde, bozuk ve sapık olan yetmişiki fırkayı kötüleseydi, doğru bir iş yapmış olurdu. Fekat, böyle yapmadı. Çünki, âyet-i kerîmelerde meâlen, (Habîs, kötü olanlar, habîslerle işbirliği yaparlar) buyuruldu. Kendisi de habîs, sapık olduğu için, sapıklarla birleşerek, Ehl-i sünnete saldırdı. Bütün müslimânların birleşmeleri, kardeş olmaları lâzımdır. Fekat hak yolda, Ehl-i sünnet yolunda birleşmek lâzımdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sapıkların birleşemiyeceklerini, yetmişiki fırkaya parçalanacaklarını bildirdi. Müslimânlar, sapıtmamalıdır. Hak yola, Ehl-i sünnetin doğru yoluna gelmeleri, hidâyete kavuşmaları, sapıklıkdan kurtulmaları lâzımdır.
Resûlullah efendimiz, (İşlerinizi şaşırdığınız zemân, kabrdekilerden yardım isteyiniz!)buyurdu. Eshâb-ı kirâmın hepsi, bu hadîs-i şerîfe uyarak, kabr-i se’âdeti ziyâret etdi. Habîbullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” istigâse etdiler, yardım dilediler. Böylece, murâdlarına kavuşdular. Resûlullah da “sallallahü aleyhi ve sellem”, vesîleye yapışırdı. Kul ile istigâse ederdi. İbni ebî Şeybenin bildirdiği ve Münâvînin (Künûz-üd-dekâık) kitâbında yazılı olduğu gibi, (Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sıkıntılı olduğu zemânlarda Eshâb-ı kirâmın fakîrlerini vesîle ederek, bunlar hurmetine, Allahü teâlâdan yardım isterdi). Böyle yapdığı, imâm-ı Rabbânînin “rahime-hullahü teâlâ” (Mektûbât)ında da yazılıdır. Asrlar boyunca, islâm âlimleri de, Velîler de, Sâlihler de, bu hadîs-i şerîfe uydu. (Cevâb-ı nu’mân) kitâbının yazarı, islâmiyyetde böyle şey yokdur diyerek, bu ve benzeri hadîs-i şerîflere karşı geliyor. Yalanlarla, iftirâlarla, islâmiyyeti bozmağa kalkışıyor. Hakîkî müslimânlara kâfir, müşrik diyor. Allahü teâlâ, nice âyet-i kerîmelerde meâlen, (Zikr ediniz, tesbîh okuyunuz! Allahü ekber deyiniz) buyuruyor. Resûlullah da, bunları okuyor ve okumamızı emr ediyor.