Süâl: Çok sıkıntılı riyâzetler çekenlerin çok ilerledikleri, keşf ve kerâmet gösterdikleri görülüyor. Buna ne dersiniz?
Cevâb: Riyâzet çekmekle keşf, kerâmet ve dünyâ işlerinde tesarruf elde edilir. Eski Yunan felesofları ve Hind papasları böyle yaparlardı. Allah adamları, bunlara kıymet vermez. Nefsi kötülüklerden kurtarmak, şeytânı öldürmek, ancak sünnete uymakla mümkindir.
Süâl: Yukarıdaki cevâba göre, yalnız riyâzet yapılan tesavvuf yollarında kimsenin Velî olmaması lâzım gelir. Buna ne dersiniz?
Cevâb: Tesavvuf yollarının hepsi sünnete uymakdadır. Ba’zılarına bir bid’at karışmış ise, başka işlerinde sünnete uymaları, bu bid’ati işlemekden kurtarabilir. Bunlara bid’at karışması keşf ve ilhâmlarını yanlış te’vîl etmelerinden hâsıl olur. Câhillerin, yalancıların bid’atleri böyle değildir. Bunlar zararlıdır. Feyzin kesilmesine sebeb olur.
Nâkıs ve kâmil, herkes dahâ kâmil olandan feyz alır. Vilâyet ancak kâmilin sohbeti ile elde edilebilir. Nâkısların, câhillerin sohbeti hiç kimseyi vilâyete kavuşduramaz. Çünki, bunların Hak teâlâ ile münâsebetleri yokdur. Kâmil olan rehberin zâhiri halk ile, bâtını Hak ile olduğu için, Allahü teâlâdan aldığı feyzi, insanlara vererek, onları vilâyete kavuşdurur. İsrâ sûresinin doksanbeşinci âyetinde meâlen, (Eğer yeryüzünde melekler olup yürüselerdi, onlara gökden Peygamber olarak elbette melek gönderirdim) buyuruldu. Bunun içindir ki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından sonra, görünüşde kendisi ile münâsebet kalmadığı için, herkes Kabr-i se’âdetden feyz alamaz oldu. Resûlullahın vârisleri olan âlimlerden, Rehberlerden feyz alındı. Çünki hadîs-i şerîfde, (Zâhir ve bâtın bilgilerinde âlim olanlar, Peygamberlerin vârisleridirler) buyuruldu.
Kemâle yetişen, Velî olan kimseler “rahmetullahi aleyhim ecma’în”, Allahü teâlâdan vâsıtasız feyz alabilirler. İbâdet yapmakla da yükselirler. (Secde et ve Allaha yaklaş) âyet-i kerîmesi bunu bildirmekdedir. Bu Velî, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Evliyânın kabrlerinden de feyz alabilir.
Peygamberlerin insanlardan gönderilmesi, sohbetde hâsıl olan te’sîr içindir. Çünki, i’tikâd ve fıkh bilgileri meleklerden de öğrenilebilir. Cibrîl hadîsi bunu göstermekdedir. Çünki Resûlullah, (Bu gelen Cebrâîl idi. Size dîninizi öğretmek için gelmişdi) buyurdu. Sohbetin te’sîri için, Rehberlerden feyz alabilmesi için, arada tâm münâsebet [tanımak ve sevmek] bulunması lâzımdır.