En sonra, yedinci kat gök melekleri nâzil olup, bir halka olarak hepsini çevirirler ki, bunlar cümlesinin yetmiş mislinden ziyâdedirler.
Bu zemânda, halk birbirine karma karışık olur. İzdihâmın çok olmasından birbirlerinin ayaklarına basarlar. Herkes, günâhına göre, tere gark olur. Ba’zısı, kulaklarına kadar, ba’zısı boğazına kadar, ba’zısı göğsüne kadar, ba’zısı omuzlarına kadar, ba’zısı dizlerine kadar, hamamdaki gibi bir tere gark olunmuşlardır. Ba’zı kimseler de vardır, susuz olan kimse, su içdiği vakt, nasıl terlerse, o kadar az terler.
(Eshâb-ı rey) ki, onlar minber sâhibi olanlardır. (Eshâb-ı rışh), terliyenlerdir. (Eshâb-ı ka’beyn), [ya’nî topuklarına kadar terliyenler] suda boğularak vefât edenlerdir. Melekler bunlara: (Sizin için şimdi korku ve hüzn yokdur) diye nidâ ederler.
Ba’zı Ârifler bana haber verdi ki, bunlar (Evvâbûn)durlar. (Fudayl bin İyâd) “rahmetullahi aleyh”[1] ve gayrıları bunlardandır. Çünki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”(Günâhından tevbe eden kimse, hiç günâh işlememiş gibidir) buyururdu. Bu hadîs-i şerîf mutlakdır. Ya’nî bir şarta bağlı değildir. Bu üç sınıf, ya’nî (ehl-i rey, ehl-i rışh, ehl-i ka’b),(O gün ba’zılarının yüzleri ak, ba’zılarının ise siyâh olur) meâlindeki Âl-i İmrân sûresinin yüzaltıncı âyet-i kerîmesince, yüzleri beyâz olanlardır. Bunlardan gayrisinin yüzleri siyâh olur. Nasıl ızdırâb ve terlemek olmasın ki, güneş başlarına yaklaşmışdır. Hattâ bir kimse elini uzatırsa yapışacağım zan eder. Güneşin harâreti şimdiki gibi değildir. Yetmiş kat kadardır. Ba’zı selef dedi ki: Eğer güneş, kıyâmetde olduğu gibi, şimdi yer üzerine doğsa, elbette yeryüzünü yakar, taşları eritir ve ırmakları kuruturdu.
Bu zemânda, mahlûkât Arasât meydânında beyâz yerde, gâyet şiddet ile sıkıntı çekerler. Bu beyâz yeri, Allahü teâlâ, meâl-i şerîfi, (O gün, Vâhid ve Kahhâr olarak yeryüzünü başka şekle, gökleri de başka şekle çevirdiğim zemândır. O gün, herşey bana itâat eder) olan İbrâhîm sûresinin kırksekizinci âyetinde beyân buyurmuşdur.
O zemân, yeryüzünde bulunanlar, çeşidli şekllerdedirler. Dünyâda büyük görünenler, büyüklenenler, mahşerde zerre kadardır. Hadîs-i şerîfde kibrlilerin zerre gibi olacakları bildirilmişdir. Onlar hakîkaten zerre kadar küçük değildirler. Belki ayaklar altında kalıp çiğnendiklerinden, zelîl ve hakîr olmalarından, zerreler gibidir buyurulmuşdur.
Bunların arasında bir kavm, tatlı ve soğuk sâf sular içerler. Zîrâ, sabî, küçük çocuk iken vefât eden mü’min çocuklar, babalarının etrâfında, Cennet ırmaklarından doldurdukları kâselerle dönerler ve onlara su verirler.
—
[1] Fudayl 187 [m. 803] de Mekkede vefât etdi.