● İlm-i husûlînin zât-ı teâlâya [Allahü teâlânın zâtına] âid olması muhaldır. Onun ilm-i hudûrîsi, müte’allık olur. [Alâkalı olur.] 3/21.
● İlm-i husûlî âfâka [insanın dışındaki âleme], ilm-i hudûrî enfüse [insanın içindeki âleme] te’alluk eder. 3/60.
● İlm-i husûlî eşyânın sûretini bilmekdir. Şey’in sûreti şey’in gayridir. 2/47.
● İlm-i şey [birşeyin ilmi], o şeyin sûretinin aklda hâsıl olmasıdır ki, o şeyin aynı değildir. 3/110.
● İlm-el-yakîn [ilm ile bilmek], eserden müessire istidlâldir. [Eserden delîl ile eser sâhibini anlamakdır]. Dumanı görüp, ateşe hükm etmek gibi. 3/100.
● Hakk-el-yakîn [bizzat içinde yaşayarak bilmek], müessir ile hakîkatlenmekdir ki, bekâ makâmıdır. 1/277. [Mektûbât Tercemesi: 407.]
● İlm, ayn ve hakk-ül-yakîn için meşâyıhın ta’rîfleri, imâm-ı Rabbânî indinde, bu ta’rîflerin hepsi, ilm-ül-yakîndir. 3/123. [Se’âdet-i Ebediyye: 919.]
● İlm-el-yakîn ile ayn-el-yakîn birbirine perdedir. İlm esnâsında görmek yokdur. 1/277. [Mektûbât Tercemesi: 407.]
● Yakînler, meşâyıh indinde, zât-i ilâhîye nisbet ile, imâm-ı Rabbânî indinde âyetlere (delîllere)dir. 3/123. [Se’âdet-i Ebediyye: 919.]
● Ayn-el-yakîn, imâm-ı Rabbânî indinde, dumanın ateşe olan hâlidir. 3/100.
● Hakk-el-yakîn, dumanı görüp, ateşin varlığına hükmetmekdir. 3/123.
● Ayn-ül-yakîn ve hakk-ül-yakîn, âfâk ve enfüsün ötesidir. 3/100.
● İslâmiyyet ilminin sûreti, zâhir âlimlerin nasîbidir ki, Kitâb ve Sünnetin hükmleri ile alâkalıdır. İslâmiyyet ilminin hakîkati, ulemâ-i râsihînin nasîbidir ki, Kitâb ve Sünnetin müteşâbih kısmı ile alâkalıdır. 2/18.