Enfüsün unutulması, ilm-i huzûrînin yok olmasıdır. Birincisi, Evliyânın nasîbidir. İkincisi, Evliyânın büyüklerinin nasîbidir. 3/60.
● Fenâ, mâsivânın unutulmasıdır ki, dâimî bilmemekdir. Ba’zan bilmek, ba’zan bilmemek şeklinde değildir. 2/99. [Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Fenâ ve bekâ, yaratılmış olanın, yaratılmışlıkdan kurtulması değildir. Vücûb hâsıl olmak değil. Bu küfrdür. Belki ma’nâsı, Allahü teâlâ tarafından yok edilmekdir ve var edilmekdir. 3/53.
● Fenâ, zılle [mahlûkâta] bağlılıkdan kurtulmakdır. Meselâ, ödünc elbiseler giyen bir şahıs, elbiselerin, başkasına âid olduğunu iyice görüp, elbiseyi giyinmiş olduğu hâlde, elbiseyi sâhibine verip, kendini bir derecede çıplak bula ki, hayâsı [utanması] sebebi ile, kendisini bir köşeye çekmek gibidir. 3/109.
● Fenâ-i husûlî, sâlik, hayrete ve cehle kavuşmadıkca nasîb olmaz. 1/240. [Mektûbât Tercemesi: 299.]
● Fenâ ıtlâkı [fenâ ta’bîr olunması], seyr-i ilallahı temâm eyledikde nasîb olur. 2/50.[Se’âdet-i Ebediyye: 948.]
● Fenâ, mâsivânın unutulmasıdır. Mâsivânın yok edilmesi değildir. Bu unutmak, dünyâ ve âhırete şâmildir. 3/123. [Se’âdet-i Ebediyye: 919.]
● Fenâ, ecel-i müsemmâ gelmeden evvel, ölmekden ibâretdir. 1/159. [Mektûbât Tercemesi: 194.]
● Tam fânî olmak, (ene=ben) ta’bîrinin doğuş noktası olan, yokluk hakîkatinin anlaşılmasına bağlıdır. 3/79.
● Nefsin fenâsı, nefsin temâmen nefy edilmesidir. [Fe’âliyyetlerinin te’sîrsiz hâle getirilmesidir.] 3/60.
● Fenânın hakîkati, ismlerin çokluğunu, sıfat, şu’ûn ve i’tibârâtı görüşden gizlemek, Allahü teâlânın zâtının birliğinden başkası düşünülmez. 2/35. [Se’âdet-i Ebediyye: 940.]