Bunlar hakkında azâblar bildirilmişdir. Nemâz düzgün olarak edâ olunursa, kurtuluş ümmîdi çok olur. 2/69. [Se’âdet-i Ebediyye: 289.] [Köyde, yolda nemâz kılmak için kıble cihetini bilmek lâzımdır. Güneş gören bir toprağa bir çubuk dikilir. Yâhud bir ip ucuna birşey bağlanıp sarkıtılır. Takvîmde yazılı (Kıble sâati) vaktinde çubuğun, ipin gölgesi, kıble istikâmetini gösterir. Gölgenin, güneşin bulunduğu tarafı, kıble ciheti olur.]
[●] demişler ise de, imâm-ı Rabbânî tecvîz etmiyor [izn vermiyor].
● Nemâzda, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” safları düzeltir, ondan sonra nemâza dururlardı ve “safları düzeltmek, nemâz kılmanın bir parçasıdır” buyururlardı. 2/64.
● Nemâzda niyyet, yalnız kalb ile olmak sünnetdir. Dil ile niyyet bid’atdir. 1/186.[Mektûbât Tercemesi: 223.]
● Nemâzın edâsında, bu farzı bizim Peygamberimiz edâ eylemişdir. Ben de edâ edeyim diye niyyet edildikde, ümmîddir ki, farzı yapmak sevâbından başka, tâbi’ olmak sevâbı da ayrıca hâsıl ola. 3/88.
● Nemâzın hakîkati. 3/77. [Se’âdet-i Ebediyye: 941.]
● Nemâz vardır ki, kırık kalbleri zevk ile doldurur. Râhat-i bîmârândır. 1/261.[Mektûbât Tercemesi: 343.]
● Nemâz vardır ki, günâhları yok eder. Nemâz vardır ki, kötülüklerden korur. 1/260.[Mektûbât Tercemesi: 326.]
● Nemâzdaki lezzetden, nefsin zevki ve nasîbi yokdur. 1/137. [Mektûbât Tercemesi: 179.]
● Nemâzın mi’râc olması, bu ümmete mahsûsdur. 1/261. [Mektûbât Tercemesi: 343.]
● Nemâz, mü’minin mi’râcı olduğu için, teşehhüdde [otururken], mi’râcdaki kelimeleri okumak emr buyuruldu. 1/304. [Mektûbât Tercemesi: 487.]
● Nemâzın dünyâdaki rütbesi, âhıretdeki rü’yetin rütbesi gibidir. [Allahü teâlâyı görmek gibidir]. 1/137. [Mektûbât Tercemesi: 179.]
● Nemâzın üstünlüğünden birşey anlıyan, simâ’ ve nagmeden [mûsikîden] söz etmez ve vecd ve tevâcüdü ağzına almaz. 1/261. [Mektûbât Tercemesi: 343.]