● Hak teâlâ âhıretde kurtulmanın medârını [esâsını], kat’î vahy ile sâbit olan Hakkın dînine bağlı ve yakınlığını sünnete tâbi’ olmağa bağlı kılmışdır. 4/57
● Hak teâlânın mukaddes bârigâhına bizim kusûrlu amellerimiz yakışır değildir. 6/68
● Hak teâlânın kuldan râzı olması, kulun Hakdan râzı olmasının üstüdür [fevkıdir.] 4/62
● Hak teâlânın ziyâde mahbûbu [en çok sevdiği] şu kimsedir ki, Allahü teâlânın kullarına muhabbetine sebeb olan ve kulların dahî Ma’bûd-i teâlâya muhabbet eylemelerine vesîle olandır. O kimse, teblîg ve da’vet sâhibidir. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Hak teâlânın dostları, onun belâsına râzılardır. Bununla berâber, belâların def’i için düâ ederler. 6/206
● Hak teâlânın kendi zâtına ve sıfatına ve ef’âline muhabbeti vardır. Ve bu muhabbetin çokluğundan, her birinde iki i’tibâr vardır ki, muhibbiyyet ve mahbûbiyyetdir. Ve mahbûbiyyet-i zâtiyyenin zuhûru kemâlât-ı Habîbullahdır “sallallahü aleyhi ve sellem”. Ve muhibbiyyet-i zâtiyyenin zuhûru kemâlât-ı kelîmullahdadır. Ve mahbûbiyyet-i esmâ ve sıfatın zuhûru, diğer Enbiyâda tahakkuk eder. Esmâ ve sıfatın zılleri olan mahbûbiyyet ve muhibbiyyet-i zıllıyyenin zuhûru, Evliyây-ı Mahbûbîn ve muhibbînde hâsıl olur. 6/137
● Hak sübhânehu müsebbib-ül-esbâb [sebeblerin îcâd edicisi] ve varlıkların bir araya gelmesini hâsıl edicidir. Bir sebeb îcâd etmeğe kâdirdir. 5/17
● Hak teâlâ hikmet-i bâligası ile [yüce hikmeti ile], kendi yüce kudretini, hikmet perdesinde gizli kılmışdır. 4/110.
● Hak teâlâ cümleyi Cehenneme atsa, zulm değildir. Zîrâ, kendi mülkünde tasarruf etmekdedir. 4/11
● Hak teâlâ kullarının rızklarına kefîldir.