● Hakkaniyyet ünvâniyle [nâmiyle] zâhir olan bütün şühûdları ve hayâlleri kaldıralar. Ma’lûmât ve şühûdların ötesinde seyr edeler (yürüyeler). Nasıl olduğu anlaşılmayan nisbeti talebde bulunalar. Bu adı geçen nisbetin misâlleri olup ve o mu’âmeleyi hâtırlatan şühûdi nefy eylemek lâzım değildir. Tâ’at vazîfeleri ve ibâdât üzere müstekîm olalar. [Doğru yol üzere bulunalar]. 4/175.
● Hakâyık-ı eşyâ [eşyânın hakîkati], zât-i şeyden [şeyin kendisinden] ve mâbihi şey’i hüve hüveden ibâret değildir. [Ve onunla olan şey, o ve ondan ibâret değildir.] Belki onun mebde-i füyûz-ı vücûdu ve tevâbi’i vücûdîsidir. [Belki onun başlangıcı, varlığının feyzleri ve vücûdına tâbi’ olan şeylerdir]. 5/1
● Hakîkat-i vâcib-i teâlâyı [Vâcib-i teâlânın hakîkatini] idrâkden, mümkin nasıl haberdâr olabilir ki, bu mümkinin nasîbi acz ve ye’sdir. [Acz ve ye’s olduğu âşikârdır]. 5/57
● Bir hakîkatin diğer bir hakîkatden üstün olması, birinci hakîkat sâhibinin, ikinci hakîkat sâhibinden üstün olmasını gerekdirmez. 4/183.
● Hakîkat-i şey [Bir şeyin hakîkati] o şeyin kendisi demek olmayıp, bundan varlığın başlangıcı ve o varlığa tâbi’ olanlar murâd edilmişdir. 5/1
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem” te’ayyün-i hubbîdir. 4/183.
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem” berzehıyyât-ı kübrâ [büyük aracı] tesmiye edilmekdedir [ismlendirilmekdedir]. 4/88
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem”, ilk yaratılan olup, bütün mümkinâtin hakîkatlerini kendinde toplamışdır. Ve ona (Hakîkatlerin hakîkati) derler. 6/164.
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem”den ilerisi ülûhiyyet olup, buraya yükselmek mümkin değildir. 6/205.