418

O makâmlar onların mebde-i te’ayyünleridir. İlâhî ismlerden ibâretdir. Hak teâlâdan feyzlerin vesîleleridir ki, Zât-ı teâlânın vâsıtasız esmâ-i âleme hiç münâsebeti yokdur. Yüksek yaratılışlı olan bir sâlik [tesavvuf yolcusu], yükselmesi esnâsında, o isme vâsıl ve o makâmların üstüne dahî yükselir. Ammâ sâlik, kendi mebde-i te’ayyünü olan isme nüzûl eyledikde [indikde], kendi ismi o ismin aşağısı olduğunu anlıyabilir. 1/208.[Mektûbât Tercemesi: 245.]

Enbiyâ, da’veti âlem-i halka tahsîs etmişlerdir. Kalbden ötesini söyleyen olmamışdır. 1/260 [Mektûbât Tercemesi: 326.]

● Enbiyâ sebeblere riâyet eylemişdir. Bu riâyetleri ile berâber, Hak sübhânehüye tefvîz-i umûr buyurmuşlardır. [İşlerini Allahü teâlâya havâle eylemişlerdir.] 1/266.[Mektûbât Tercemesi: 350.]

● Enbiyânın gönderilmesi, âlemlere rahmetdir. 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]

● Enbiyânın birine îmân etmemek, cümlesine îmân etmemek olur. Zîrâ onlar, îmân edilecek aynı şeyleri söylemişlerdir. Dinlerinin esâsı birdir. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]

● Enbiyânın ahkâm-ı ictihâdiyyesinde hatâ tecviz (câiz) olunmuşdur. Ammâ, hatâ üzere devâm etmek tecviz (câiz) olunmamışdır. Hemen hatâlarına âgâh ederler (uyarılırlar). 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]

● Enbiyânın bildirdikleri doğru haberleri, akla uydurmağa çalışmak, nübüvveti inkârdır. 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]

● Enbiyâ geriye tam dönmüşlerdir. Zâhir ve bâtınları ile halkı (Allahü teâlâya) da’vet etmekdedirler. 1/272 [Mektûbât Tercemesi: 387.]

● Enbiyânın da’veti, tenzîh-i sırfdır. [Mahlûklara benzemiyen bir Allaha îmâna da’vetdir.] Semâvî kitâblar, îmân-ı tenzîhîyi bildirmekdedir. Enbiyâ, Allahü teâlâyı yaratmasında mütâle’a etmedi. Allahü teâlânın birliğine da’vet etdi. Mâsivâya ibâdete, şirk buyurdular. 1/272 [Mektûbât Tercemesi: 387.]

 

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.