● Abdülkâdir Geylânînin, “ayaklarım, Evliyânın hepsinin ensesi üzerindedir” [sözü], kendi zemânındaki evliyâya mahsûsdur. 6/24.
● Abdülkâdir Geylânî, emr-i ma’rûf ve nehyi anil münker eylemiş ve korku olunca da câiz buyurmuşdur. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Abdüllah ibni Mubârek, müstehabları yapmakda gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakda gevşeklik de, farzların yapılmasını zorlaşdırır. Farzlarda gevşek davranan da, ma’rifete kavuşamaz, buyurdu. 5/110. [Fâideli Bilgiler: 169, Cevâb Veremedi: 349.]
● Abd [kul], irâdesini sarf etmekde muhtârdır. Allahü teâlâ, yaratmakda muhtârdır. 5/137.
● Abd-i makbûl [makbûl kul], birkaç günlük hayâtı tâ’at ile geçirip, gaflet ile geçirmez. Geçim ve ni’met ile meşgûl olmaz. [Dünyâ ni’metlerini keyfine göre kullanmaz.] Bunların netîcesi pişmânlıkdır. 4/209.
● Abdin [kulun] Rabbi ile arasındaki perde, nefsidir. Âlem değildir. Kulun murâdı nefsidir. 6/110.
● Ubûdiyyet [Allahü teâlânın emrinden râzı olmak], zâhirî ve bâtınî olup, bâtınîsi de muhtelifdir. En çabuk ulaştıranı Nakşibendiyyedir. 5/10.
● Ubûdiyyet, Hak teâlâya muhabbet ve bunun alâmeti, ahkâm-ı islâmiyyeyi yerine getirmekdir. 4/230. [Se’âdet-i Ebediyye: 959.]
● Ubûdiyyet, kendi irâdesinden kurtulup, Hak teâlânın murâdı ile olmakdır. 4/80. [Hak Sözün Vesîkaları: 334.]
● Ubûdiyyetin hakîkati, nefsin arzûları için olan tedbîrlerden geçip, Cenâb-ı Hakka tevekkül etmekdir. 4/79.
● Ubûdiyyetin bir kısmı beden ile tahsîl olunur. [Zâhirî a’zâ ile, maddî kuvvetler ile], diğer kısmı kalb ve rûha bağlıdır. 5/10.
● Ubûdiyyet, zillet [kendini hakîr bilmek] ve yokluk ve teslîm ve onun emrlerine bağlanmakdır. 5/4.
● Osmân “radıyallahü anh”, Enes “radıyallahü anh”ın yolda, bir bakışını [bir kadına bakışını] keşf etdi. 6/19.