● Muhyiddîn-i Arabî ve tâbi’lerinin, “herşey odur” ta’birleri, herşey onun zuhûrâtıdır, ma’nâsınadır. 6/16. [Kıyâmet ve Âhıret: 104, Cevâb Veremedi: 358.]
● Muhyiddîn-i Arabînin, cem’i Muhammedî, cem’i ilâhîden genişdir, sözünün te’vîli. 4/173.
● Muhlis, niyyeti yenileyen, zorla ihlâs elde eden kimsedir. 5/23.
● Muhlas, niyyeti yenilemeyi ve zorla ihlâs elde etmeği geçip, hakîkate kavuşmuşdur. 4/172.
● Mir’ât-i ademde [yokluk aynasında] mün’akıs olan [aks eden, görülen], kemâlâtın ve sıfatın kendi aslına katılması, sıfatların tecellîlerinin üstünleridir. 5/109.
● Murâdlar ve istekler, matlûbun yolunu örten perdelerdir. 5/115.
● Murâkabe, kul, Allahü teâlânın devâm üzere kendini bildiğini, ilmi olduğunu, huzûrunda olduğunu bilmekdir. 5/81.
● Murâkabe, bâtınî ve zâhirî hisleri, matlûbu bekleme yolunda toplamakdır. 5/113.[Kıyâmet ve Âhıret: 165.]
● Mürebbî-i hakîkî [hakîkî yetişdirici] ve mürşid-i alel ıtlak [hakîkî terbiye edici], Hak teâlâdır. 6/222.
● Mürebbî-i hakîkî [hakîkî yetişdirici], Hak sübhânehu ve teâlâdır. 4/235.
● Mürşid olan âbâ ve ecdâdını [baba ve dedelerini] taklîd eden ve amelleri ile amel eden, kâmil olmıyan çocuk için mürîd ahz eylemek [kabûl etmek] câiz değildir. 5/77.
● Mürşidin tâlibe teveccühü, lafza-i celâl [Allah] zikr ederken de, nefy-ü isbât zikrinde de [Lâ ilâhe illallah] müsâvîdir. Ve teveccüh edene zikr etmek lâzım değildir. 5/131.
● Maraz-ı kalbînin [kalb hastalığının] başı, mâsivâya bağlanmakdır. 4/71.
● Mürîd [Allahü teâlâ], hayr ve şer irâde edicidir. Ve lâkin, şerlerden râzı değildir. 6/62.
● Mürîdler, inâbet yolu ile vâsıl olur. [Mürşide bağlanarak ve çalışarak] hayâtdaki bir mürşidin sohbetine muhtâcdırlar. 5/101.