Ve sonradan olmadır ki, bütün mâsivâ, Allahü teâlâdan gayri ne varsa hepsinin hâdis olmasında, din sâhiblerinin icmâ’i hâsıl olmuşdur. İnkâr eden kâfirdir. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Mümkinât [yaratılanlar], âhıret hayâtında, sıfatın varlığında mevcûd olan hüsn ve cemâlin mazharıdırlar ki [mümkinan Allahü teâlânın hüsnü cemâlini görüyor], lâkin, bu fânî dünyâda mümkinin yokluğu ciheti terbiye edilip, sıfatın muhtemel yokluğunda görünen güzellik ve iyiliğe mazhar kılmışlardır. Zîrâ, vâcib olan sıfatların mevcûd olan yönlerinde güzellik ve iyilik var olduğu gibi, yokluk ihtimâlleri yönünde dahî güzellik ve iyilik sâbitdir. Lâkin yoklukda görülen güzellik onunla örtülmüş gibidir. Onun için âhıret ni’metleri makbûl ve râzı olunan şeylerdir. Dünyâ ni’metleri ise, râzı olunmıyan şeylerdir. 4/123.
● Mümkinâtın cümlesi, ba’zan var, ba’zan yokdur. [Kaydlı yoklukdur.] Bunlar mutlak yokluk değildir. 5/50
● Mümkinât, vehm mertebesinde yaratılmışdır. Ayrıca hâricde değildir. Allahü teâlânın yaratması ile görünmekdedir. 4/5.
● Mümkinler, a’razların topluluğudur. Zâtiyyet ve cevherlik onda bulunmaz. 4/5.
● Mümkinler, ism ve sıfatları gösterdiği için, sıfatlardan fâidelenemezler. Yokluğun sıfatı olması, sâlikin zâtının yok olmasıdır. Zîrâ onun zâtı, sıfatın ötesinde, başka birşey değildir. 6/167.
● Mümkinât, vücûddan uzakdır. [Hakîkî varlık değildir. Mevcûddur. Yaratılmışdır.]. Bir adem [yokluk] olup, kemâlâtın yansıması sebebi ile görünüş peydâ eylemişdir. [Görünüş kazanmışdır.]. 4/217.
● Mümkinlerde herbir ism için çok zıller vardır. 4/47.
● Mümkinler, vücûd sıfatının kemâlâtının zıllerinin yansıması ile [mevcûd olmadığı hâlde] görünmekdedirler. Aslın kemâlâtı parlayınca, zıllerin kemâlâtı yok olup, asla kavuşup, ârif dahî yokluk sahrâsına teveccüh ile [yönelmek ile] hakîkî fenâ hâsıl olur. 6/213.