418

● Ni’metler ve hasenât fadl-ı ilâhîdir. Hayrlı işler, vücûd ni’metine bile mükâfat olamaz. 4/119.

● Nefsin makâmı dimâgdadır. 6/67.

● İnsanın nefsi ve vesvese veren şeytân, kendisine düşmandırlar. Maksadları, terbiye eden ve ma’bûd olan [tapınılan] ve hakîkî ma’bûd olandan insanı uzaklaşdırıp, [ona itâ’at etdirmeyip], onun mâ-sivâsına bağlarlar. [Mahlûklara bağlarlar.] Ve gizli ve açık şirke delîl olurlar. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]

Nefs-i emmâre ademdendir. Kötülükleri ademden kesb etmişdir. [Almışdır.] Üstâdı iblîsdir. Lâkin kötülük yapmakda, isyânda, iblîsi geçmişdir. 5/91.

● Nefsin kendisi kötülük ve isyândır. Kendini hayr ve kâmil bilerek, cehâletin merkezi [tedâvî edilmiyen şekli] olmuşdur. 6/229.

● Nefse muhâlefet etmek [vera’ üzere] hareket, cihâd-ı ekberdir. [Büyük cihâddır.] 4/64.

● Nefse, hayrlı amelleri ityân [yapmak], kötülüklerden kaçmakdan kolaydır. Emrlere uymakda nefsin rızâsının yokluğu, kendisinin bir kayde bağlı olmak istemediğindendir. Emrleri yapmak, yolu ile değildir. Nefse çok zor gelen, ona muhâlif olan, men edilenlerden kaçmasıdır ki, bunun ecri mudâ’afdır. 5/112.

● Nefsin itmînânından evvel meydâna gelen islâmın erkânı, nemâz, zekât ve oruc ve hac ve cihâd ve diğer güzel ameller, amellerin sûretidir. Zîrâ, nefs-i emmâre henüz isyândadır. 4/64.

Nefs-i mutmainne, kat’î nas ile Cennet ile müjdelenmişdir. Lâkin, mutmainne olmanın, muayyen [belli] şahsda meydâna geldiğini bilmek kat’î değildir. 5/116.

● Nefs mutmainne olunca, dimâgdan göğüs tahtına istikrâr peydâ eder [yerleşir]. 6/79.

● Nefs-i emmârenin tahrîb ve mu’âdâtı [karşılıklı düşmanlığı] cihâd-ı ekberdir. 4/29.[Se’âdet-i Ebediyye: 89.]

 

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.