Ma’nâlar ve hâller, âlem-i misâldeki şeklleri ile görülmekdedir).
228.ci mektûbda diyor ki, (İbâdet yapmalı ve kabrdeki için istigfâr edip, yalvarmalıdır).
230.cu mektûbda diyor ki, (Tevhîd, şühûdîdir, vücûdî değildir. İbni Sînânın sözleri, Hak ehline uygun değildir, çoğu küfrdür. Ma’dûm, mevcûd olmaz. Mevcûd da, ma’dûm olmaz sözü doğru değildir. Âlemin her zerresi hâdisdir. Nemâzda, insan ile Hâlık arasındaki perdeler kalkar. Bunun için nemâza Mi’râc-ı mü’min denilmişdir.)
MÜNTEHABÂT EZ MEKTÛBÂT-I MA’SÛMİYYE
İkinci cild, 11.ci mektûbda diyor ki, (Hak teâlâ, insanları başıboş bırakmadı. Emrler ve yasaklar verdi. Nefsine uyarak, emrlere uymazsa gazab-ı ilâhiyyeye sebeb olur. Azâblara düçâr olur. Aklı olan, fânî lezzetlere dalarak, ebedî lezzetleri kaçırmaz. Evvelâ, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi îmân eder. Sonra farzlara ve harâmlara uyar. Farzların en mühimmi, nemâzdır ki, dînin direğidir ve mü’mini kâfirden ayırır. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Her gün beş vakt nemâz kılana Cennet kapıları açılır, Allahü teâlâ ile arasındaki perdeler kalkar) ve (Beş vakt nemâza devâm eden, sırât köprüsünden şimşek çakar gibi geçecek ve sâbık denilen Evliyâ ile haşr olacakdır) buyuruldu. Zekâtı, emr olunan kimselere vermelidir ve Ramezân orucunu seve seve tutmalı ve şartları bulununca Kâ’beye giderek hac yapmalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Hac ve umre fakîrliği ve günâhları yok eder) buyuruldu. İslâmın binâsının beş direğinden birincisi, kelime-i tevhîdi söylemek, ya’nî, LÂ İLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH demekdir. Îmânı düzeltdikden ve emrlere, yasaklara uydukdan sonra, (Tarîka-i sôfiyye)ye bağlanmak lâzımdır. Ma’rîfet-i ilâhiyyeye bununla kavuşulur ve nefsin şerrinden bununla korunulur. Ma’rifet-i ilâhiyye, (fenâ fillah) ile hâsıl olur. Ya’nî, kul, kendini yok bilmelidir).
12.ci mektûbda diyor ki, (Tevbe ediniz. Afv ve magfiret isteyiniz!).