Zîrâ zıl, asl ile zıldir. Kendi nefsi ile değildir. Ve çünki âlem, ef’âl-i vâcibînin [Allahü teâlânın ef’âlinin] zılâl [zılleri] ve ukûsidir [aksleridir]. Nâçâr sıfât-ı ilâhî, âleme âlemden ve âlemin üsûlinden ki ef’âldir. Akreb oldu ki [dahâ yakın oldu ki], asl-ıl üsûldür. Sıfât dahî, Zât-i teâlânın zıllıdir. Ve zât-i celle sültânehü asl-ı cemî’-i üsûldür. Binnetîce, Zât-i teâlâ, âleme âlemden ve ef’âl ve sıfât-ı vâcibden akreb [yakın] olmuş olur. 3/1[Se’âdet-i Ebediyye: 101.]
● Hak teâlânın zât-i akdesi [mukaddes zâtı] ve sıfât-i mukaddesesi, bir mertebede kâindir. Sıfatın ziyâde [ayrı] olması sâbit olmakla, Hak celle celâlühü de hiç te’ayyün ve tenezzül peydâ olmamışdır. 3/114
● Hak teâlânın sıfâtı ve ef’âli dahî, zâtı gibi bîçûn ve bîçugûnedir. Ve mümkinâtın [mahlûkatın] sıfâtı ve ef’âli ile hiç münâsebeti yokdur. Meselâ ilm sıfatı kadîm ve basîtdir. Te’addüd ve tekessür [adedlenme ve çoğalma] ona yol bulamamışdır. Te’addüd-i te’allükât [alâka] i’tibâriyle olursa da. Zîrâ onda bir inkişaf basît vardır ki ma’lûmat-ı ezel ve ebed, o inkişaf ile münkeşîf ve cemî’-i eşyâyı ân-ı vâhid-i basîtde bilmiş idi. Meselâ, Zeydi hem mevcûd [varlıkda], hem ma’dûm [yoklukda] ve cenin ve sabî ve civân ve pir ve zinde [diri] ve mürde [ölü] ve kâim [ayakda] ve kâid [oturan]….. ilâhir bilmişdir. Te’addüd-i te’allûkât âfâkın te’addüdünü mûcibler ve ezminenin teksîrini isterler. O mahalde ezelden ebede dek, ân-ı vâhid-i basîtden gayr-i ân yokdur. [Değişmiyen, basît bir ân vardır.] O ânlara aslâ te’addüd yokdur. Hak teâlâ üzre zemân cereyân eylemez. Bütün mahlûkâta te’alluk-ı vâhid ile müteallık olmuşdur. O te’alluk dahî, sıfât-ı ilm gibi bîçûn ve bîçugûnedir. [Bilinemez ve ötelerin ötesidir.] 1/296 [Mektûbât Tercemesi: 475.]
● Hak teâlâ bir sıfatla muttasıf [sıfatlanmış] ve bir ismle müsemmâ [ismlenmiş] ve bir hükmle mahkûm değildir. Kendi zâtına ism ve ahkâm bildirmesi teşbîh i’tibâriyledir ki, mahlûkâtın anlayışlarına karîb olmak içindir. 2/3
● Hak teâlâ yüce kerem ve ihsânından, kendi feyzlerini ve ni’metlerini varlıklara vermek ve bahş eylemek murâd eyledi.