● Dünyâ hayâtının, Cenâb-ı Hak beş şey olduğunu bildirdi. [Hadîd sûresinin yirminci âyetinde meâlen, (Dünyâ hayâtı, elbette la’b, ya’nî oyun ve lehv, ya’nî eğlence ve zînet, ya’nî süslenmek ve tefâhur ya’nî öğünme ve malı, parayı, evlâdı [harâm yollardan] çoğaltmakdır) buyurdu.] İslâmiyyete yapışınca, bunlardan kurtulmak nasîb olur. 1/232 [Mektûbât Tercemesi: 284.]
● Dünyâ, ni’met ve lezzet için değildir. Âhıret, ni’met ve lezzet için hâzırlanmışdır. 2/99[Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Dünyâyı [harâmları] terk mümkin olmazsa, hükmen terk etmelidir ki, bu da sözlerde ve işlerde ahkâm-ı islâmiyyeye uymakdır. [Ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla olur]. 2/82[Se’âdet-i Ebediyye: 100.]
● Dünyâda, zarûrî işleri yapmakda ve zarûret mikdârı meşgûl oluna. Bütün gayreti ona sarf etmek, aklsızlıkdır. 2/31. [Se’âdet-i Ebediyye: 77.]
● Dünyâ [hayâtında], doğru ile yalancı ve hak ile bâtıl birbirine karışdırılmışdır. 2/92[Se’âdet-i Ebediyye: 749.]
● Dünyâda, avâmın hâlini havâsa [seçilmişlere] benzetmek, hikmet ve maslahatdır [bir fâide ve hikmeti vardır.] 1/272 [Mektûbât Tercemesi: 387.]
● Dünyâda zuhûrlar sûretdedir. Âhıretde hakîkîdir. 1/263 [Mektûbât Tercemesi: 346.]
● Dünyâyı [harâmları] ihtiyâr edenler, münâfık hükmündedir. Sûretde olan îmân âhıretde fâide vermez. 1/215 [Mektûbât Tercemesi: 258.]
● Dünyâda hiçbir mahal yokdur ki, oraya bir Peygamber gönderilmemiş ola. 1/259[Mektûbât Tercemesi: 323.]
● Dünyânın [harâmların] muhabbetinin izâlesi için ilâc, ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmakdır. 1/232 [Mektûbât Tercemesi: 284.]
● Dünyânın [memleketlerin] temâmına dört kimse mâlik oldular.