● Zât-i sübhânehu için âlemden gınâ-yı zâtî vardır. Ba’zı merâtib-i esmâ ve sıfatda bu nisbet mutasavver değildir. 3/110
● Zât-i teâlâya vusûl-i bîçûnî ile vusûlda, bir şeyin tavassut ve haylûleti yokdur. 3/118
● “Zâkirleri [zikr edenleri] ve onlarla birlikde olanları Hak teâlâ magfiret buyurdu.” Hadîs-i şerîf. 1/203 [Mektûbât Tercemesi: 241.]
● Zikr, gafleti tart etmekden ibâretdir. Zâhir [beden] başlangıcda ve nihâyetde zikre muhtacdır. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Zikrin ta’rîfi. 3/84
● Zikrin fadlı. 3/13
● Zikr, salevâtdan efdaldir. 2/57
● Zikr lâzımdır, çâre yokdur. 2/50 [Se’âdet-i Ebediyye: 948.]
● Zikr-i lisânî [dil ile yapılan zikr] de fâidelidir. 3/13
● Zikr ile evkâti [vaktleri zikr ile] ma’mur edeler. [Vaktleri zikr ile geçireler]. Ammâ, zikri aldığı şekl üzere amel eyleye. Ve onun zıddı olan her ne olursa, düşman bilip, sakına. 3/34 [Se’âdet-i Ebediyye: 115.]
● Zikrde tad, lezzet, islâmiyyetin emrlerine dikkat nisbetindedir. 3/34 [Se’âdet-i Ebediyye: 115.]
● Zikrin fâidesi, islâmiyyetin emrini yapmağa bağlıdır. 1/190 [Mektûbât Tercemesi: 226.]
● Zikre ol mertebe devâm edeler ki, kalbinde mâsivâdan [mahlûklardan] nâm ve nişân kalmıya ve kalbine birşey gelirse, getiremiye. 3/84
● Zikr-i nef-yü ve isbâtı [Lâ ilâhe illallah] o kadar tekrâr edeler ki, isteklerden kurtulup, Hak teâlâyı istemek ile kâim olalar. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Zikr-i nef-yü ve isbâtı ol kadar devâm edeler ki, fenâ hâsıl ola. 2/92 [Se’âdet-i Ebediyye: 749.]