● Rücû’ sâhibi kendi isteği ile inmez. Hak celle ve âlânın murâdıyla yüksek makâmdan aşağıya inmişdir. 1/272 [Mektûbât Tercemesi: 387.]
● Rücû’dan evvel ârifin îmânı bedîhi iken, geriye indikden sonra, müntehîlere o yakîn örtülür. 1/181 [Mektûbât Tercemesi: 220.]
● Rahmet-i ilâhîden ümmîdi kesmek küfrdür. 3/13
● Ruhsat ile amel etmiyeler ki, hem tarîka-i aliyyeye zıd ve hem sünnet-i seniyyeye uymak da’vâsına tersdir. 1/227 [Mektûbât Tercemesi: 279.]
● Razzâk-ı âlem olan Allahü teâlâ, kereminden kulunun rızkına kefîl olmuşdur. Bizleri bu tereddüdden [sıkıntıdan] kurtarmışdır. 1/224 [Mektûbât Tercemesi: 276.]
● Risâlet, nübüvvet ve Peygamber lafzları, bizim Peygamberimizin da’veti vâsıtasıyla arab ve fâris lügatlarından gelmişdir ki, bu elfâz-ı lügat [bu kelimeler] hind lisanında yokdur. 1/259 [Mektûbât Tercemesi: 323.]
● Risâle-i kudsiyye kitâbı, Muhammed Pârisânındır. 2/92 [Se’âdet-i Ebediyye: 749.]
● Rusûm ve âdât [merâsim ve âdetler], ar [utanma] ve nâmus, nefs-i emmâre hevâsındandır. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, sarığının ucunu, beynelketfeyn irsâl buyururlardı [arkaya sarkıtırdı]. (İki kürek arasına sarkıtmak sünnetdir.) 1/186[Mektûbât Tercemesi: 223.]
● Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir yehûdî evinden yemek yidi. Ve bir müşrikin kabı ile tahâretlenmişdir. 3/22 [Se’âdet-i Ebediyye: 70.]
● Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Ahmed ismi, semâ ehli yanında meşhûrdur. 3/96