1. Sâhib olan, mülk edinen.
İsmini duyduğunuz kimselerden, yeryüzüne dört kişi mâlik oldu. İkisi mü’min ikisi de kâfir idi. Mü’min olan iki kişi, Zülkarneyn ile Süleymân (aleyhimesselâm) idi. Kâfir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak yeryüzüne benim evlâdımdan biri, yâni Mehdî de, mâlik olacaktır.(Hadîs-i şerîf-Alâmet-ül Mehdî)
Her müslüman, mâlik olduğu zekât malının miktârını, her zaman düşünmeli, nisâb miktârı olduğu günü, bir yere yazmalıdır. (Senâullah Dehlevî)
Yüzlerce dile mâlik olsa da vücûdum,
Lütfunun şükrünü nasıl yapabilirim.
(İmâm-ı Rabbânî)
2. Cehennem meleklerinin en büyüğü, âmiri, bekçisi.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Muhakkak ki kâfirler, Cehennem azâbında devamlı kalacaklardır. Kendilerinden o azâb hafifletilmez. Onlar bunun için (kurtulmaktan) ümidi kesmişlerdir. Biz onlara zulüm etmedik, fakat kendileri zâlim idiler. (Mâlike şöyle) çağrışıyorlar: Ey Mâlik! (İste de) Rabbin bizi öldürsün, (azâbdan kurtulalım.) Mâlik de; “Siz (azâb içinde) kalacaksınız” der. (Zuhrûf sûresi: 74-77)
Cehennem’e atılan kâfirler, orada ayakları boyunlarına bağlı, günâhtan yüzleri kararmış bir hâlde; feryâd ve figân ederler ve; “Ey Mâlik cezâmızı bulduk. Bu ateşten bukağılar (ayak bağları) bize ağır geldi ve derilerimiz eriyip aktı. Ne olur bizi buradan çıkarın. Biz bir daha isyân etmeyiz” derler. Mâlik de; “Kurtuluş ümidleri geçti. Siz buradan daha çıkamazsınız. Sesinizi kesin ve konuşmayın. Çünkü siz, buradan çıkarılsanız da yine eski hâlinize, küfür ve isyânınıza döneceksiniz” der. (İmâm-ı Gazâlî)