Yeryüzünde dolaşan ve mü’minlerin ölümü ânında hâzır olan melekler. Bunlara Rûhâniyân da denir.
Resim, köpek ve cünüp kimse bulunan eve rahmet melekleri girmez. (Hadîs-i şerîf-Zevâcir)
Sizden öncekiler arasında doksan dokuz kişiyi öldürmüş biri vardı. Bu adam yeryüzündekilerin en âlimini sordu. Bir râhibi tavsiye ettiler. Ona geldi ve; “Doksan dokuz kişiyi öldüren bir kimse için tövbe (affolma imkânı)var mı?” diye sordu. O râhib de; “Hayır” dedi. Bunun üzerine onu da öldürdü ve onunla yüz kişiyi tamamladı. Sonra yeryüzündeki insanların en âlimini sordu. Ona başka âlim birini tavsiye ettiler. Ona geldi. “Yüz kişiyi öldürmüş bir kimse için tövbe var mı?” diye sordu. O da; “Evet tövbeyi kim engelleyebilir. Sen şu yere git. Çünkü orada Allahü teâlâya ibâdet (kulluk) eden insanlar vardır. Sen de onlarla berâber Allah’a kulluk yap. Sakın kendi memleketine dönme. Çünkü orası kötü bir yerdir” dedi.
Adam oraya gitti. Fakat yolu yarıladığında vefât etti. O zaman Rahmet melekleri ile azap melekleri(onun rûhunu alma) konusunda konuştular. Rahmet melekleri: “Bu adam tövbe ederek ve kalbi ile Allahü teâlâya yönelerek geldi” dediler. Azap melekleri ise; “O henüz bir hayır işlememiştir” dediler. Onların yanına insan sûretinde bir melek geldi. Onu aralarında hâkim yaptılar. O melek; “İki yer arasını (kendi memleketiyle gideceği iyi memleketin arasını)ölçünüz. Bunlardan hangisine daha yakınsa o oradan sayılır.” dedi. Ölçtüler ve onu gitmek istediği yere daha yakın buldular. Bunun üzerine onu Rahmet melekleri aldılar. (Hadîs-i şerîf-Buhârî)
Hangi evde Kur’ân-ı kerîm okunursa, orada bereket, bolluk olur, şeytanlar uzaklaşır, melekler oraya hücûm eder. Hangi evde Kur’ân-ı kerîm okunmazsa, o evde darlık, sıkıntı, huzursuzluk başgösterir. Rahmet melekleri oradan uzaklaşır ve şeytanlar orayı istilâ eder. (Ebû Hureyre-İhyâ)
Can vermek acısı, dünyâ acılarının hepsinden daha şiddetlidir. Fakat, âhiret azâblarının hepsinden daha hafiftir. Mü’min, rûhunu teslim edeceği vakit, rahmet meleklerini, Cennet hûrîlerini görüp, onların zevki ile, can verme acısını duymaz. Rûhu tereyağından kıl çeker gibi çıkar. Nîmetlere kavuşur.
(Seyyid Abdülhakîm bin Mustafâ)