Ebû Bekr “radıyallahü anh” oniki dînâr çıkarıp, verdi. Râhib dedi ki: O ay ki, gökden sana indi. Âhır zemân Peygamberidir. Yakınlarda zuhûr edecekdir. Sen Onun hayâtında iken vezîri olursun. Sonra halîfesi olursun. Yâ Arabistanlı kişi. Eğer ben sağ iken, Ona yetişir isen, bana haber ver. Ona varıp, buluşayım. Eğer ben dünyâdan gitmiş isem, selâmımı ona ulaşdırırsın. Ben Onun dînine girdim ve ümmetinden oldum. Beni âhıretde şefâ’atinden unutmasın. Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”, bana bir mektûb ver, dedi. Râhib, oniki satır bir mektûb yazıp, Ebû Bekre “radıyallahü anh” verdi. O mektûbun mevzû’u şu idi. (Esselâmü aleyke yâ Muhammed bin Abdüllah el Mekkî el Medenî el tehamî, salevâtullahi teâlâ aleyke ve selleme. Hakîkaten sen âhır zemân Peygamberisin! Ve Rabbilâlemînin Resûlisin. Bu mektûbu Ebû Bekr bin Ebû Kuhâfe ile sana gönderdim. Ma’lûm ola ki, ben sana îmân getirdim ve sana ümmet oldum. Ebû Bekr bana gelip, rü’yâsını ta’bîr etdirdi. O rü’yâ delâlet eder ki, Ebû Bekr senin vezîrin olur, sonra halîfen olur. Eğer ben sağ olup, hazretine yetişirsem, gelip önünde gâzâ ve cihâd ederim. Eğer yetişmezsem, âhıretde beni şefâ’atinden unutmayasın) diye mektûbu temâm etmişdir.
Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh”; ey rü’yâyı ta’bîr eden kişi. Eğer ta’bîr etdiğin gibi olursa, yüz altın dahî bende senin emânetin olsun, dedi. Şâm seferini bitirip, Mekkeye geldi. Bu hâdiseden oniki sene geçdi. Hak sübhânehü ve teâlâ, hazret-i Muhammede “sallallahü aleyhi ve sellem” vahy eyledi. Bir gece o büyük Peygamber, Ebû Kubeys dağına çıkıp, gece yarısında dedi ki: Allahü teâlâya da’vet edenin da’vetini kabûl ediniz. Lâ ilâhe illallah, deyiniz. Ebû Bekr, serîr üstünde yatıyordu. Söylenilenleri işitdi. Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah. Birkaç gün sonra, Mekke sokaklarında, hazret-i Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ile buluşdu. Hazret-i Fahr-i âlem ona dedi ki: Ne olaydı, islâma geleydin. Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki: Yâ Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! Peygamber isen mu’cize gösteresin. Hazret-i Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem”, Ebû Bekrin göğsüne mubârek ellerini dayayıp, şöyle dıvâra yaslayıp, dedi ki, sana o mu’cize yetmez mi ki, o rü’yâyı gördün. Yemlîhâ râhibe ta’bîr etdirdin. O zemândan on iki yıl geçdi.