Bölüşdürme işini yapan hizmetçi, o devenin kıymetli yerlerinden bir mikdâr alıkoyup, halîfe için güzel bir şeklde pişirip, iftâr zemânında huzûr-u şerîflerine getirdi. Ömer “radıyallahü anh” bu et neredendir diye süâl buyurdular. Hizmetçi dedi ki; yâ Emîr-el mü’minîn! Emr-i şerîfiniz ile fakîrlere teslîm olunan deve etinden sizin hissenizdir. Rengi değişip, buyurdu ki; Vay benim gibi vâlîye ki, fukarâya kötü yerini ayırıp, kendisi için en güzel yerinden alıkoyuyor. Şimdi, yâ hizmetçi! Bir dahâ böyle etme. Kaldır bu yemeği, benim önümden. Fakîrlerden, çoluk-çocuğu olan bir kimsenin evine götür. Ver, yisinler. Bana yine evvelki âdet üzere yemek getir ki, halîfe olan kimsenin haftada bir kerre et yimesi kâfîdir. Sonra, hizmetçi emr-i şerîfleri üzere yemeği uygun bir fakîre verdi. Hazret-i Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” eski âdeti üzere, bir mikdâr zeytin yağı ile, kuru ekmek parçası getirip, önlerine koydu. Hazret-i Emîr-ül mü’minîn, o ekmek parçasını yağa batırıp, gönül râhatlığı ile yiyip, yerlerin ve göklerin sâhibi olan Allahü teâlâya şükr ve hamd eyledi.
Kırkıncı Menâkıb: Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” Medîne-i Münevvereden “Allahü teâlâ şerefini artdırsın” hac yapmak üzere, Mekke-i mükerremeye gitdi. Varıp gelinceye kadar hesâb etdiler. Seksen dirhem harcanılmış. Çok harcadım diye çok üzüldü. Nakl edilir ki, Kâ’be-i Mu’azzamaya varıp-gelinceye kadar, yollarda bir gün çadır kurmayıp, bir köhne perde gölgelik edip, onun altında gölgelendi.
Kırkbirinci Menâkıb: Nakl olunmuşdur ki, hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” herhangi bir şeyden halkı men’ etse, ev halkının temâmını toplayıp, buyururdu ki, Allahü teâlâ hazretlerinin buyurduğu üzere, Onun yasak etdiği bir nesneyi halkın işlemesinden men’ etdim. Ona uymağa siz herkesden dahâ çok uyanık olunuz. O fi’li işlememek gayrilerden dahâ çok size lâzımdır. Şöyle bilmiş olunuz ki, sizden biriniz o fi’li işlese, gayrilere edeceğim cezânın dahâ fazlasını ona yaparım, buyurur idi. Ondan halkı men’ ederdi. Yakınlarının kaçınması ve korkusu gayrilerden dahâ çok olurdu.
Kırkikinci Menâkıb: Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” halîfeliği zemânında, Medîne-i Münevverenin etrâfında bir deve palanı düşmüş.