Dedi, yâ Zâide! Git, hazret-i Muhammedin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûruna, ona benden selâm söyle. Söyle ki, Cennet Rıdvânı sana selâm eder. Ve der ki, hiç kimse senin Peygamberliğine ve Resûllüğüne benim kadar sevinen ve hurrem olan kimse olmadı. Zîrâ ki hiçbir Peygamber ümmeti, onun ümmeti kadar Cennete girmek istemez. Senin ümmetin kıyâmet günü üç bölük olsa gerekdir. Zâlimler, muktesıdlar ve sâbıklar. Allahü teâlâ sâbıkları hesâba çekmez. Hesâbsız Cennete gönderir. Muktesıdların hesâbı kolay olur. Yine Cennete gönderir. Zâlimleri Senin şefâ’atin ile sana bağışlar. Ümîd ederim ki, senin ümmetinden kimse kıyâmetde, zâyi’ olmaz. Bu üç gürûh, senin bereketin ile Cennete girerler. Hazret-i Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mubârek başını secdeye koydu ve buyurdu ki, Elhamdülillah ki, beni dünyâdan âhırete iletmeden, Rıdvânın dili üzerinden, benim ümmetimin afv olacağını bana müjde verdi. Zâide dedi ki; yâ Resûlallah! Bundan acâibini söyliyeyim! Ben odunu bağlamışdım. Ağır idi. Götürmeğe kâdir olamadım. Bana dedi, odunu götüremiyor musun. Dedim, evet, götüremiyorum. Elindeki kamçısı ile bir büyük taşa işâret etdi ve yâ taş kalk. Bu odunu Ömer bin Hattâbın evine götür ve sen geri gel, dedi. O sâat o taşı gördüm. Yerinden kalkarak, koşarak geldi. O odunu yerinden kaldırıp gitdi. Ömerin kapısına koymuş, geri geldiğini gördüm. Geldi, yerinde karâr eyledi. Sonra o atlıyı görmedim. Ey kardeşim! Eğer, Ömerin “radıyallahü anh” fazîletlerini bilmek istersen, onun hizmetçisinin hâline bak! Hizmetçisinin fazîleti böyle olur ise, kendinin fazîletini kıyâs eyle “radıyallahü teâlâ anh”.
Sekseninci Menâkıb: (Tenbîh-ül gâfilîn)de nakl edilmişdir. Ömer bin Hattâb “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine Şâmdan kablar içinde zeytin getirmişler idi. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri onu taksim ederdi. Oğlu önünde otururdu. Boş olan kaplara elini sürerdi. Eli yağlı olurdu. O yağlı elini saçına sürerdi. Ömer hazretleri bakdı. Dedi ki, ey oğul! Saçını yağlı görürüm. Oğlu dedi: Evet, elim zeytinlerin kabından, saçlarım da elimden yağlandı. Çabuk oğlunun elinden tutup, hamâma götürdü. Saçlarını yıkatdı. Buyurdu ki: Oğlum! Bu iş babanın azâb görmesinden kolaydır.