Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdular: (Meleklerin hayâ etdiği kimseden ben hayâ etmez miyim.) Bir rivâyetde buyurdular ki, (Muhakkak ki, Osmân çok hayâlı bir kimsedir. Ben ondan hayâ etdim. Eğer ona o hâl üzere iken izn versem, içeri girip, hâcetini [arzûsunu, isteğini] bana söylemezdi.)
Dördüncü Menâkıb: Yine (Mesâbîh)de, menâkıbın hasen hadîslerinde, Talha bin Ubeydullah “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Her nebî için bir refîk vardır. Benim refîkim Cennetde Osmândır“radıyallahü teâlâ anh”.) Yine aynı bâbda hasen hadîs olarak, Enes “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Enes hazretleri dedi ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bize bî’at-ı rıdvân ile emr etdikleri vaktde, hazret-i Osmânı Mekke-i mükerremede, Kureyşe resûl (haberci) göndermiş idi. Nâs (insanlar) ile bî’at etdikde, (Muhakkak ki Osmân, Allahü teâlânın ve Resûlünün hâcetini [işini] görmekdedir!) buyurup, mubârek ellerinin birini kendisi için, birini Osmân için kıldı. Kendileri için kıldığı eli, hazret-i Osmân için kıldığı el üzerine koyup, hazret-i Osmân yerine bî’at etdiler. Nakl eden der ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin kendi mubârek elleri hazret-i Osmân bin Affân için, sâir insanların kendi ellerinden hayrlı oldu.
Beşinci Menâkıb: Yine (Mesâbîh)de, [hazret-i Osmânın menâkıbı bâbında] hasen hadîslerde Mürre bin Ka’b “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden nakl olunmuşdur. Ben Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden işitdim. Meydâna gelecek fitneleri zikr etdi. O hâlde [sırada] kendini örtmüş biri geçiyordu. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (O fitne günü bu kişi hidâyet üzerinde sâbitdir.) Ben kalkdım, o şahsdan tarafa bakdım. O şahs Osmân bin Affân “radıyallahü teâlâ anh” idi. Nakl eden der ki, o şahsın yüzünü Habîbullah hazretlerine göstererek, dedim ki, bu mudur, yâ Resûlallah! Evet, buyurdu.
Yine o menâkıb bâbında, hasen hadîs olarak (Mesâbîh) sâhibi beyân etmişdir. Âişe-i Sıddîkadan “radıyallahü teâlâ anhâ” rivâyet olunmuşdur.