Sultân-ı kevnevn buyurdular ki, yâ Ebâ Bekr! Niçin bu iki lokmayı kendin yimedin, bize verdin. Cevâb buyurdular ki, yâ Habîballah! O Allahü teâlâ hakkı için ki, ondan gayri Allah yokdur. Sizin yidiğiniz bana kendim yimemden bin kat dahâ hayrlı gelir. Hazret-i Ebû Bekrin Fahr-i âlem hazretlerine bu kadar kuvvetli muhabbeti vardı. Fahr-i âlem hazretleri de ne mertebe riâyet edip, severlerdi ki, Cennet ni’metini Ebû Bekr-i Sıddîka hisse alıkoymayınca yalnız yimedi. Fahr-i âlem hazretleri bir ân Ebû Bekrsiz olmazdı ve her ne vakt Sultân-ı kâinât hazretlerine buluşmak murâd-ı şerîfleri olsa, mülâkat ederler idi [görüşürlerdi]. Server-i Enbiyâ, her ne müşâvere etmek isteseler, hazret-i Ebû Bekr ile ederdi. Hiçbir zemân Ebû Bekrden huzûrsuz olup, incinmedi. O dâimâ Sultân-ı kâinâtın emrine mutî’ ve itâ’at ederdi. Aksine bir şey olmamışdır. Belki, mubârek hâtırlarına bile gelmemişdir.
Onsekizinci Menâkıb: Hazret-i Fahr-i Enbiyâ Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurur ki, Allahü teâlâ, yerleri ve gökleri, ve arş-ı azîm ile kürsîyi ve levh ve kalemi ve Cennet ve Cehennemi ve insanları ve cinnîleri halk etmezden evvel, benim rûhum ile Ebû Bekrin rûhunu güvercin sûretinde halk edip, aşk meydânında uçun diye emr eyledi. İleri uçup gideniniz Muhammed olsun, geride kalanınız Ebû Bekr olsun, buyurdu. Böylece ikimiz uçduk. Ben Ebû Bekrden, şehâdet parmak ile yanında olan orta parmak arasındaki fark kadar ileri geçdim. Hazret-i Ebû Bekr, bu izzet ve bu şerefi, hep Habîbullah hurmetine bulmuşdur. Zîrâ hâlis ve muhlis dostu ve yâr-i gârı idi. [Mağara arkadaşı idi.]
Ondokuzuncu Menâkıb: (İrşâd-üs-sıddîk) kitâbının sâhibi zikr etmişdir. Bir gün Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Ebû Bekrin îmânı diğer mü’minlerin îmânı ile ölçülse, Ebû Bekrin îmânı ağır gelir.) Bir rivâyetde buyurmuşdur ki, (Rü’yâmda gördüm ki, kıyâmet kopmuş. Mahşerde terâzî kurulmuş. Bütün mü’minlerin îmânı tartıldı. Ebû Bekrin îmânı cümle ümmetin îmânından ağır geldi.)
Yirminci Menâkıb: Yine aynı kitâbda, ya’nî (İrşâd-üs-sıddîk) kitâbında bildirilmişdir. Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder: Birgün gördüm ki, Server-i Enbiyâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” ile müsâfehâ edip, buyurdu ki, müjdeler olsun sana yâ Ebâ Bekr.