Sonra buyurdu, (Yâ Osmân! Önünde büyük iş olacağını bil! Sen kıyâmet gününde benim havzıma erişenlerin evveli olursun! Senin damarlarından kan revân olur. Rengi kan rengi olur. Kokusu misk kokusu olur. Ben ki, Resûlüm! [Sana] Sübhânallah! Sana bunu kim etdi, derim. Sen, falan ve falan etdi, dersin. Orada bir nidâ edici, Arşdan nidâ eder ki, biliniz ki, Osmân bin Affân, pâdişâh ve emîr, dehr [dünyâ] sürülmüş üzerine. Sonra, senin ile Allahü teâlâ ve tekaddes arasındaki perde kalkar. Sana Allahü teâlâ tecellî edip, buyurur! Yâ Osmân! Seni öldürenler hakkında ne düşünürsün. Sen dersin ki, yâ Rab! Eğer Sen onları azarlar isen[cezâlandırır isen], ben de azarlarım. Eğer Sen onları afv edersen, ben de afv ederim.)
2– Câbir “radıyallahü teâlâ anh” der ki, biz muhâcirlerden bir cemâ’at, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûr-ı şerîflerinde oturmuş idik. Ebû Bekr ve Ömer ve Osmân ve Alî ve Talha ve Zübeyr ve Abdürrahmân bin Avf ve Sa’d bin Ebî Vakkâs “radıyallahü teâlâ anhüm” onların arasında idi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Sizden herkes, kendi dost ve yârinin yanına varsın!) Onlar da öyle yapdılar. Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Osmânın yanına vardı ve onu kenârına aldı. Yüzünü öpdü ve buyurdu ki: (Yâ Osmân! Sen benim dünyâda ve âhıretde dostumsun!)
3– Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Osmân bin Affâna “radıyallahü anh” buyurdular ki: (Ben Ümmü Gülsümü, Allahü teâlâ tarafından vahy gelerek sana verdim.)
4– Ebû İmâmet-el Bahilî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular: (Ricâlin [bir kişinin] şefâ’ati ile benim ümmetimden Rebî’a ve Mudar kabîleleri mikdârı Cennete girer.) Rivâyet ederler ki, o mert hazret-i Osmân bin Affândır “radıyallahü teâlâ anh”.
5– Mugîre bin Şûbe’ rivâyeti ile gelmişdir. Mugîre tebni Şûbe “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki: Müşrikler Huneyn gazâsı günü hezîmete uğradılar.