Yoksa emr edeyim sana beş keçi versinler, bunu mu seversin!) Hazret-i Alî dedi, (Yâ Resûlallah! Ben o beş kelimeyi severim.) Buyurdular ki: (Ey mahlûklara rızk veren! Ey fakîrlere rahmet eden! Ey zor durumda olanları kabûl eden! Ey mü’minlerin Velîsi! Ey rahmet edenlerin en rahîmi! Bana rahmet et, acı.)
15– Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Yâ Alî! Perşembe gününde bıyığını kırk ve tırnağını kes. Koltuğunu yol, kasığını traş eyle. Cum’a günü temiz elbise giy! Güzel koku isti’mâl eyle [sürün, kullan].)
16– Nizâmüddîn Abdül’vâhid ibni el Fadl el-Fermâdî, ceddi Ebül Kâsım Gürgânîden isnâd ile, o da Mûsâ Kâzım bin Ca’fer Sâdık bin Muhammed Bâkır bin Alî Zeynel’âbidîn bin Hüseyn bin Alî bin Ebî Tâlibden “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Hazret-i Resûl-i ekrem ve nebiyyi muhterem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, (Yâ Alî! Mercimek yemeğine devâm et ki, yetmiş Nebî mercimek yidiler ve ona bereket ile düâ etdiler. Sonuncuları Îsâ bin Meryemdir“alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm”.)
Yirmisekizinci Menâkıb: Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin şânlarını anlatan haberler hakkındadır.
1– Ebû Hüreyre “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Beni mi’râca çıkardıkları o gece gördüm. Arşın ayağında yazılmış, ben birim, benden başka ilâh yokdur. Adn Cennetini ben yaratdım. Yaratdıklarımdan Resûlüm Muhammedi seçdim. Onu Alî ile kuvvetlendirip, yardım etdim.)
2– Selmân-ı Fârisî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Kıyâmet günü olunca; Arşın sağında benim için kırmızı yâkutdan bir kubbe kurarlar. Arşın solunda İbrâhîm halîlullah için yâkutdan bir kubbe kurarlar. Bir kubbe de Alî için benim ile İbrâhîm arasında beyâz inciden kurarlar. Siz iki Halîlin arasında olan Habîbi ne zan ediyorsunuz.)
3– Bilâl-i Habeşî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, mubârek yüzü bedr olan aydan nûrlu olduğu hâlde bizim üzerimize çıkageldi.