Arş önüne gelir ve der ki: Yâ Rabbî; her kim beni sever, muhabbet eder, senin zâtına muhabbet eder, sever. Sonra mahşer meydânında bir nidâ edici der ki, Ebû Bekr ve Ömerin sevenleri, sonra Alîye tâbi’ olanlar nerededir. Bunlar Râbi’a ve Mudar kabîleleri adedincedir.
8– Hazret-i Hasen bin Alî “radıyallahü teâlâ anhümâ” haber verir ki, babam mescidden döndü [çıkdı]. Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin yüzüne bakdı. Ebû Bekr de babamın yüzüne bakdı. Dedi ki: Yâ Ebâ Bekr! Ne olmuş bana ki, sen bana böyle uzun nazar edersin. O buyurdu ki, evet ondan dolayı nazar ederim [bakarım] ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden işitdim, buyurdu ki, (Kıyâmet günü, sırat üzerinden, Alî bin Ebî Tâlibin, eline buyruk vermediği kimseler geçemez!) Sonra babam da dedi ki: (Yâ Ebâ Bekr! Sen bana müjde verdin. Ben de sana müjde vereyim mi.) (Evet ver) dedi. Yâ Ebâ Bekr! Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bana kavminden gizlide [tenhâda] vasıyyet buyurdular ki, (Yâ Alî! Kıyâmet günü sırat üzerinde, Ebû Bekri ve Ömeri ve Osmân hazretlerini sâdık olarak sevmiyenlerin eline sıratı geçmeleri için ruhsat verme “radıyallahü teâlâ anhüm”.) Yâ Rabbî! Bizi bu dört halîfeyi sevenler ile haşr et!
9– Câbir “radıyallahü teâlâ anh” der ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Arafatda idi. Alî “radıyallahü teâlâ anh” karşılarında idi. Buyurdu: (Yâ Alî! Bana yakın ol. Tenini benim tenime değdir ki, beni ve seni halk etdiler bir ağaçdan ki, ben o ağacın aslıyım. Sen fer’isin. Hasen ve Hüseyn o ağacın budaklarıdır [dallarıdır]. Her kim o ağaçdan bir dala yapışırsa, Allahü teâlâ hazretleri o kimseyi Cennete dâhil kılar. Yâ Alî! Eğer benim ümmetim sana buğz ederler ise, Allahü teâlâ ve tekaddes, azâb meleklerine buyurur: Tâ onları burunları ve yüzleri üstüne çeke çeke Cehenneme iletirler.)
10– Berâ’ bin Âzib “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ile berâber idik. Vedâ haccına geldik. Gadîr-i Hum dedikleri menzile konduk. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bana buyurdular ki, (Nidâ et ve söyle, Essalâh! Essalâh!) Eshâb-ı güzînin “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hepsi toplandılar.