Velâkin, semâvâtın melekleri hazret-i Alînin dîdârına ve ziyâretine meşgûl ve müştak oldukları için, Allahü teâlâ hazret-i Alî sûretinde bir melek halk etdi. Bu göklerin melekleri bu melek önüne gelip, bunu ziyâret ederler. Alî bin Ebî Tâlib “kerremallahü vecheh” hazretlerine iştiyâklarından dolayı, bu melek üzerine selâm verirler. Var ona yakın ol. Üzerine selâm ver. Ben de yanına vardım. Onu kucakladım. O da beni kucakladı. Ondan Alî bin Ebî Tâlibin “radıyallahü teâlâ anh” kokusunu duydum.)
Otuzüçüncü Menâkıb: Hazret-i Câbir bin Abdüllah “radıyallahü teâlâ anh” bildirmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden, Alî bin Ebî Tâlibin doğumundan soruldu. Buyurdu ki: Doğan evlâdın iyiliğinden süâl ediniz. Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri, Alî “kerremallahü vecheh” ile beni aynı nûrdan halk etdi. Her ikimiz bir nûrdanız. Gökleri ref’ etmeden evvel ve yerleri bast etmezden evvel, bizi halk etdi. Biz, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin huzûrunda tesbîh ederdik. Yok olmadan bir neslden bir nesle intikâl etdik. Tâ Abdülmuttalibe erişdik. Sonra ben, Abdüllaha intikâlden sonra, Âminede vedî’a olundum. Hazret-i Alî, Ebû Tâlibe intikâlden sonra, Fâtıma binti Esed katına vedî’a olundu. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bizi pâk ve tâhir vücûda getirdi. Sonra hazret-i Alî Fâtıma binti Esedde karâr tutdu. Melekler müjde verdiler. O zemân bir adam rü’yâsında gördü. Süâl etdi, bu doğan kimdir. Dediler, o Alîdir. O vücûda geldiği vakt, Mekke-i Mükerremede zelzele oldu. Putların hepsi yüz üstü düşüp, ehl-i Mekkenin cümlesi korkup, dediler ki, bu gece bir yeni hâdise zuhûr etdi. Onlar bu hâlde iken bir nidâ edici nidâ etdi. Hâlbuki hiç kimseyi görmediler. Hazret-i Alî anası Fâtıma binti Esedden doğdu. Gök onun nûru ile ışıklandı. Yıldızlar ziyâde oldu. Kureyşliler bundan bir acâiblik, hayret edicilik gördüler. Nidâ olundu. (Müjdeler olsun size ki, bu gece, müşrikleri kahr edici, münâfıklara gadab edici, âbidlerin süsü, Resûl-i Rabbil’âlemînin mührü, imâm-ül Hüdâ, göklerin yıldızı, karanlıkların lâmbası zuhûra geldi [bu gece doğdu]).
Otuzdördüncü Menâkıb: Hazret-i Aliyyül Mürtedâ “kerremallahü vecheh ve radıyallahü anh” buyurdular ki: Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûrlarında oturmuşdum.