Lâkin burhân ve fermân ile Allahü teâlâ hazretlerinin halîfesidir. Bilmiş ol ey civânmert. Sen ki, benim cânım sana fedâ olsun. Âlem halk olunan zemândan, kıyâmete kadar, Resûlullah hazretleri gibi bir Nebî ne gelmişdir ve ne de gelecekdir. Bundan dolayı ki, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi bir sâdık takvâ sâhibi ne gelmişdir ve ne de gelecekdir “radıyallahü teâlâ anh”. Râfizîye söyle ki, dünyâda ve âhıretde, kör ve zelîl ve başı aşağı eğik olsun.
Beyt:
Giden gitdi, olan da oldu,
Gönlün gamlanması fâide vermez.
Yedinci Menâkıb: Câbir “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Bir vakt, muhâcir ve ensârdan, kalabalık bir cemâ’at ile, Medîne-i münevverenin bir mahallinde, ensârdan sâlihâ bir hâtunun ziyâfetinde, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ile berâber oturmuşduk. Elimizi yiyeceğe uzatmadan evvel, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki, (Bu sâatde [şimdi]Cennet ehlinden bir merd gelir ki, benden sonra o merd, ümmetim üzerine hak üzere halîfe olur.) Bunu söylediği sırada, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” içeri girdi. Sonra buyurdu ki:(Şimdi, ehl-i Cennetden bir merd dahâ gelir ki, ümmetimin üzerine Ebû Bekrden sonra, hak üzere halîfe olur.) Bunu söylediği ânda, Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” meclise dâhil oldu. Sonra buyurdu ki: (Bu vaktde ehl-i Cennetden bir şahs dahâ bu meclise dâhil olur ki, Ömerden sonra hak üzere halîfe olur.) Sözü temâmlandığı ânda Osmân-ı Zinnûreyn “radıyallahü teâlâ anh” meclisde hâzır oldu. Sonra buyurdu ki: (Ey benim eshâbım, yârlarım! Yemek hâzır oldu. Lâkin bir merd dahâ kalmışdır ki, o merdin de bu yemekde bizim ile berâber rızkı vardır. Ehl-i Cennetdir. Osmândan sonra ümmetim üzerine hak üzere halîfe olur. Bu sırada gelir. Ondan sonra ta’âm yinecekdir.) Câbir “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bu sözü söyledi. Bir sâat bekledi. Mubârek yüzünü kapı tarafına çevirip, başka şey ile meşgûl olduğu hâlde düâ edip, buyurdu: (Yâ Rabbî, Alîyi bu zümrede kıl!) Üç kerre bu düâyı buyurdu. Hemen Aliyyül Mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” kapıdan girdi.