Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh”, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin sol tarafında oturması ondan dolayıdır ki, iblis-i la’în her kavmin arasına sol tarafdan gelir. Ya’nî İblîsin yolu sol tarafdan idi. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” şeytânın yolu üzerine oturmuş olurdu. Âlem yaratılalıdan beri şeytân kimseden, hazret-i Ömerden korkduğu gibi korkmazdı. Hangi evde hazret-i Ömer olur ise, şeytân oraya giremezdi. Bir evde şeytân olduğu zemân, hazret-i Ömer o eve girdiği gibi, İblîs fîrâr ederdi. Dâimâ Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, toplantılarda ve meclislerde; Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin sol tarafında otururdu. Tâ ki, iblîs o yoldan kavmin arasına gelmesin diye.
Osmân-ı Zinnûreyn “radıyallahü teâlâ anh”, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin önünde oturmasının pek büyük fâideleri var idi. Zîrâ Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” meclisi, dervîşlerin ve gayrilerin ve yetîmlerin ümîdgâhları idi. Bir arzûsu, derdi olanların, çâre bulacakları yer idi. Her vaktde, her sâatde, gün olurdu ki, on kerre, fakîrler ve dilek ve ricâ sâhibleri, ihtiyâcları için bu meclise gelirlerdi. Kendilerine gerekli olan önemli şeyleri o hazretden taleb ederlerdi. Osmân “radıyallahü teâlâ anh” onların en zengini ve en cömerdi idi. Dinâr dizileri ve dirhem keseleri önünde konulmuş idi. Elbiseleri ve dürlü dürlü hediyyeleri hizmetcileri tutup, dururdu. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri kalb ile cümlenin en zengini idi. Lâkin beden ile dervîş idi. İstek sâhibleri gelirler, murâdlarını ve maksadlarını ve arzûlarını taleb ederlerdi. Hazret-i Osmân kalkar, o meclisin hakkını ve O hazretin hakkını kendi malından edâ ederdi.
Aliyyül Mürtedâ, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin, mubârek arka tarafında oturmasının sebebi şu idi. Böyle bir meclisde, onun gibi büyük ve iftihâr edilen böyle bir rehber ve Peygamber düşmansız olmazdı ve kıskananları, inâdcıları olacakdı. Bu düşman ve hâsid ve muânidler [inâdcılar], hîle ve zarar etmeğe gelecekleri zemân, çok def’a arka tarafdan gelirler. Alî “radıyallahü teâlâ anh” onun için muhâfız ve gözcü (bekçi) idi. Gerçi hakîkî muhâfız ve koruyucu Allahü teâlâ hazretleridir.