Yâ Mûsâ! Dünyâda sen Şu’ayb peygamber “salevâtullahi alâ nebiyyinâ ve aleyhi ve sellem” hazretleri ile on sene müşerref olursun. Bunu dedi, o da uçup gitdi. Onun yerine kuş sûretinde bir şehsüvâr zât geldi. O da Mûsâ aleyhisselâm hazretlerine selâm verip, konuşmaya başlayıp, der ki, yâ Mûsâ kelîm! O Muhammed Mustafâ hazretleri ki, Allahü tebâreke ve teâlâ ve şânühü hazretleri onun hakkında,(Sen olmasaydın eflâki yaratmazdım) ve (Elbette sen huluk-i azîm üzeresin) buyurmuşdur. Bunun misâli âyet-i kerîmeler gönderir. Enbiyâdan bir kimsenin ondan efdal olmak ihtimâli olur mu? Hazret-i Mûsâ “aleyhisselâm” der ki, söyle sen kimsin, bileyim. O kuş der ki, ben Aliyyül Mürtedânın rûhuyum. Muhammed Mustafâ hazretlerinin doğru yâriyim. O Muhammed “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” geldiği vakt, zemân yenilenir. Onun şerefli zemânına yetişip de dîne gelmiyenin vay başına gelen belâ ve helâke. Yâ Mûsâ! Benim sözüm çokdur. Uğrarım bir behâdır ere. Yâ Mûsâ “aleyhisselâm” hazretleri, onu yere yıkıp, göğsü üzerine çıkarım. Zebûn olup, ağlar. Cân ve ciğerini dağlar. Ben ona o hâlde derim; ey Pehlivân. Bir cândan ötürü bunca feryâd ve fîgân nedir? O der ki; er öldüğü için ağlamaz. Zîrâ koç, her zemân kurban içindir. Ama, beni yere düşüren ve ömür ipimi kesen Alî mi ola, yoksa Alî gibi bir er mi ola. Adı-sânı belli server mi ola. Ben de Alî olduğumu ona bildiririm. Sonra kasd edip, onu öldüreyim. Der ki; (Sen ben Alîyim diyorsun. Alî isen hani sahâvetin. Sana sahî [cömerd] derler. Şimdi beni öldürüp, kanımı yere dökmek istersin. Bu cömerdlik işi midir. Cömerd odur ki, ağlamışı güldürür. Nerede kaldı ki, dirileri öldürsün. Onun için ağlarım yâ Alî. Sana kanımı halâl eylerim. Lâkin Çin pâdişâhının kızına âşıkım. Senin başını benden ağırlık istediler. Atına bin, elbisesini giy gel, sana kızı verelim dediler. Ben de geldim ki, senin ile murâdıma ereyim. Sen şimdi beni murâdıma kavuşdurmamak istersin.) Bunu ki söyler. Ben de üzerinden kalkarım. Gel şimdi başımı kes ve elbisemi giy. Ve atıma bin. Gidip, ağırlığını ver. Tâ ki murâdına erişesin. O da bu işâreti benden görünce, diye ki, dünyâda senden başkasına yaşamak harâmdır. Hâşâ, sümme hâşâ. Seni kılınç ile değil, belki gül ile vurayım. O sâatde karşımda şehâdet parmağını kaldırıp, sıdk ile îmân getirir. Sonra onu sevgilisinin yanına gönderir, hasretine kavuş, derim. Bu sözleri söyleyip, o kuş da yukarı uçdu.
- 520 -