Nitekim, ba’zı kitâblarda bildirildiği şeklde, diğerlerinin yanında karınca ve koca karı seyr edenleri güldürmüşdür. Nazar edenler [bakanlar] birbirine istihzâ yolu ile gösterip, derler ki, bak, bak bu karıncaya ki, çekirge budunu hazret-i Süleymân aleyhisselâma, (dünyâ pâdişâhı ve hem âhıret pâdişâhıdır) peşkeş [hediyye] götürmüşdür. Bu ihtiyâr kadın ki, hazret-i Yûsüf aleyhisselâm gibi bir güzellikler sâhibine birkaç parça iplikle gelip, müşteri olmuşdur. Bunca zemândan beri nakl edenler, karıncayı pâdişâhlar arasından, ihtiyâr kadını da zenginler arasından çıkarmamışlardır. Bu mücrim ve âsî ve fakîrin, en büyük murâdı odur ki, mahşer meydânında görünen ve görünmiyen kusûrlarımıza bakılmadan, Çihâr yâr-i güzîn “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerini vasf ve medh eden ve sevenler zümresinden ayrılmamalıdır. Yâ Rabbî! Bizi Senin sevgin ile ve Senin indinde sevgili olanların sevgisi ile rızklandır. Âmîn.
Sultân-ı serîr-i mülk-i esrâr,
dâmâd-ı Nebî Aliyy-i kerrâr.
Şems idi vücûdü filhakîka,
dördüncüde etdi, nûrun izhâr.
Gün gibi vilâyetin cihâna,
İzhâr buyurdu, Rabb-i settâr.
Sibtayne peder, Resûle dâmâd,
hakk-ı şerefi olunmaz inkâr.
Hayber şiken-ü Amr fikender,
ol pâdişeh-i gürûh-i ebrâr.
A’dâsına seyf-i kahri, Dûzâh,
ahbâbına cûdü lutfi, gülzâr.