1– Yukarıda zikr olunduğu minvâl üzere, Hak sübhânehü ve teâlâ hazretleri Kur’ân-ı azîmde haber vermişdir ve buyurmuşdur: (Sizden îmân edip de, sâlih amel işleyenlere, Allahü teâlâ şöyle va’d buyurdu: Yemîn olsun ki, kendilerinden evvel gelen İsrâil oğullarını nasıl kâfirlerin yerine getirdi ise, onları da kâfirlerin arâzîsine getirecek(hâkim kılacak), onlara kendileri için seçdiği islâmı kuvvetlendirip, icrâ imkânı verecek, onları korkularının arkasından muhakkak emniyyete kavuşduracakdır. Allah, müslimânların düşmanlarını helâk edecekdir. Böylece bana hiçbir şeyi ortak koşmıyarak, hep bana ibâdet edeceklerdir. Kim bundan sonra nankörlük ederse, işte onlar asıl fâsıklardır.) [Nûr sûresi ellibeşinci âyet-i kerîme meâli.]
Âlimler buyurdular ki: Allahü teâlâ, îmân getirip, iyi ameller işleyen kimselere va’d etmişdir ki, onlardan elbette yeryüzünde halîfeler yapar. Nitekim o kimseler ki, onlardan evvel de halîfe oldular. Ya’nî benî İsrâilin dinleri ki, beğenilmişdir. Onlara elbette bedel verir. Onlara korkudan sonra emînliği verir. Tâ ki ibâdet ederler, Allahü teâlâya hiç birşeyi şerîk eylemezler. Her kim ki bir ni’mete ondan sonra küfrân getirirse, onlar fâsıklardır.
Peygamber “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ve Eshâb-ı kirâm Mekke-i mükerremede müşriklerden korkuda idiler. Medîne-i münevvereye gitdikden sonra, yine korku fazla idi. O vakt emîn oldular ki, Allahü teâlâ dînini her yere yaydı ve onları düşmân üzerine gâlib getirdi. Bu âyet-i kerîmede; Ebû Bekr “radıyallahü anh” hazretlerinin ve diğer halîfelerin hilâfetlerinin doğruluğuna delîl vardır. “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Ondan dolayı ki, Allahü teâlâ hazretlerinin, va’dinden dönmek ihtimâli yokdur.
2– (Dîni kuvvetli, malı çok olanlar, fakîr akrabâsına, Allah yolunda hicret edenlere mal vermemeğe yemîn etmesin. Onların kusûrlarını afv edip, bağışlasınlar. Böylece, Allahü teâlânın sizi afv etmesini istemez misiniz. Allahü teâlâ gafûrürrahîmdir.)[Nûr sûresi yirmiikinci âyet-i kerîmesinin meâli.] Bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebebi şu idi. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, Mıstaha nafaka vermemeğe yemîn etdi. Çünki o, hazret-i Âişe hakkında yakışıksız sözler söylemiş idi. Bu Mıstah fakîr bir kimse idi. Muhâcir idi. Ehl-i Bedr cümlesinden idi. Ebû Bekr-i Sıddîkin teyzesi oğlu idi. Bu âyet-i kerîme nâzil oldu.