İbrâhîmi arşın sağında tutun. Ümmet-i Muhammedden afv etdiklerimi, Cennete gönderirim. Cennete giderken onu görsün. Muhammed arabîyi arşın sol tarafında tutun ki, onun ümmetinden, Cehenneme gönderdiklerime, o şefâ’at eder. Onun ümmetinin ba’zısını rahmetimle afv ederim. Ba’zısını Onun şefâ’ati ile afv ederim. Sonra: (Merhabâ Halîl, Habîb, Sıddîk) diye nidâ-i izzet gelir. İbrâhîm aleyhisselâm, (Gökleri ve yeri; aydınlık ve karanlığı yaratan Allahü teâlâya hamd olsun!) buyurur. Muhammed Mustafâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurur: (Bizden üzüntüyü gideren Allahü teâlâya hamd olsun. Rabbimiz elbette şükr edilen ve afv edicidir.) Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” buyurur: (Bize, va’dinde sâdık olan Allahü teâlâya hamd olsun!)
Halîl ve Habîb “aleyhimessalâtü vesselâm” ve Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” hamd etmeleri ile halk birbirine girerler. Nitekim dünyâda koyun kuzudan ayrılıp, geri karışır. Feryâd ve figân halkdan kalkar. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” halkın ürkmesini ve feryâdını görüp, minber üzerine çıkar. Mahşer tarafına bakar. Bir melek görür. Yediyüzbin başı vardır. Her başında yediyüzbin dili vardır. Her dil bir lügat ile Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerini tesbîh eder. Hiç bir lügât birbirine benzemez. Allahü teâlâ hazretlerinin kudreti ile onun burnundan bir duman çıkar. Mahşer halkının etrâfını çevirir. Mahşer halkı ondan korkarlar. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bu hâli görüp, mûbarek başını secdeye koyup, der ki (Yâ Rabbî, selâmet ver!). O melek, o heybetiyle, Resûlullahın huzûruna gelir. Selâm verir ve der ki, yâ Muhammed, beni tanır mısın. Sultân-ı Enbiyâ buyurur ki, bilmiyorum. Der ki, Cehennem meleğiyim. (Mâlikim.) Allahü tebâreke ve teâlâ bana emr etdi ki, Cehennemi azâblar ile Arasat meydânına koy. Ben de koydum. Buyurdu ki, Cehennemin yedi kapısını bağla. Ben de bağladım. Buyurdu ki, Cehennemin anahtârlarını Muhammed Mustafânın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” önüne götür. O da Ebû Bekr-i Sıddîka versin. Sen Cehennem kapısında otur. Ebû Bekr-i Sıddîk kimi gönderir ise, onu Cehenneme al. Ondan sonra Resûlullah buyurur: Yâ Ebâ Bekr-i Sıddîk! Cehennemin anahtârlarını al. O da alır. Mâlik, Cehenneme geri döner. Bir melek de sağ tarafından gelir.