• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Mekkeden hicret edince, Ukbe bin Mu’ayt şu ma’nâda iki beyt söyledi: “Ey Kusvâya binip bizden ayrılan kimse! Az sonra beni atımın üzerinde yanında göreceksin. Mızrağımı size kaldırıp kanınızla ıslatacağım. Kılıcım da sizi parçalayacakdır.”
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu beytleri işitince: “Yâ Rabbî! Onu burnunun üzerine düşür, sar’a hastalığı ver” diye beddüâ etdi. Bedr gazâsında atı huysuzluk yapdı. Eshâbdan biri onu esîr alıp, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna getirdi. Boynunun vurulmasını emr buyurdular.
• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Bedr gazâsına Eshâb-ı Tâlüt adedince, ya’nî üçyüzonüç sahâbî ile çıkdı. [Eshâb-ı Bedrin ismleri, (Câliyet-ül-ekdâr) kitâbında vardır. Bu kitâb, Hakîkat Kitâbevi tarafından basdırılmışdır.] Onlar için şöyle düâ etdi. “Allahım onlar yalın ayakdır, onların gitmelerine yardım eyle. Elbiseleri yokdur, onları giydir. Açdırlar, onları doyur.” Onlardan hiç biri, ganîmete kavuşmadan dönmedi. Hepsinin karınları tok olarak, elbiseleri ile ve birer ikişer deveye sâhip olarak döndüler.
Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü anh” şöyle demişdir: Meâl-i şerîfi, (O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır) olan [Kamer sûresi 45.ci] âyet-i kerîmesi nâzil olunca, bu (hezîmet-i cem’) [toplu hezîmet] ne demekdir, diye düşünüyordum. Bedr gazâsında Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zırhını giyerken bu âyet-i kerîmeyi okuduğunu duydum. O zemân âyet-i kerîmede neye işâret olunduğunu yakînen anladım.
• Bedr gazâsından, bir gece önce, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” askerleri üzerine öyle bir uyku basdı ki, kalkmak isteseler de kalkamıyorlardı. Zübeyr “radıyallahü anh” diyor ki, birazcık doğrulmak istesek, elimizde olmadan düşüp uyuyorduk.