• Eshâb-ı kirâm arasında Kazman adında bir kimse vardı. Eshâb-ı kirâm Uhud savaşına gidince, o Medînede kalıp savaşa katılmamışdı. Kadınlar senin bizden farkın yok deyince utanarak, gidip savaşa katıldı. Müşriklerle şiddetle ve çok gayret göstererek savaşıyordu. Onun bu hâlini Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdiler. O Cehennem ehlindendir, buyurdu. Eshâb-ı kirâm hayret etdiler. Kazman kendi kendine kaçmakdan ölmek yeğdir, diyordu. O kadar savaşdı ki, müşriklerden yedi kişi öldürdü. Kendisi de bir çok yerinden yaralandı. Eshâb-ı kirâmdan ba’zıları onu savaş sırasında yaralı hâlde görüp şehîdlik sana âfiyet olsun ey Kazman dediler. Bunun üzerine Kazman şöyle dedi: Yemîn ederim ki ben din için savaşmıyorum. Kureyşin bize gâlib gelerek hurma bağçelerimizi harâb etmelerinden korkduğum için savaşıyorum, dedi! Yaraları ona o kadar acı veriyordu ki, kılıcını göğsüne dayayıp kendini öldürdü. Eshâbdan ba’zıları onun durumunu bilmedikleri için Resûlullaha Kazman müşriklerden yedi kişi öldürdü ve şehîd oldu, dediler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Allahü teâlâ dilediğini yapar) buyurdu. Sonra Kazmanın gerçek hâlini açıklayıp, (Şehâdet ederim ki, ben Allahü teâlânın Resûlüyüm) buyurdu. Bundan sonra Eshâb-ı kirâma dönüp, (Allahü teâlâ bu dîni fâcir kimselerle de elbette kuvvetlendirir) buyurdu.
• Mus’ab bin Umeyr “radıyallahü anh”, Uhud savaşında muhâcirlerin sancağını taşıdı. O gün İbni Kamie onu Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” zan etdi. Bir kılıç darbesi vurarak, sağ kolunu kesip düşürdü. Mus’ab bin Umeyr “radıyallahü anh” sancağı sol eliyle tutup, meâl-i şerîfi (Muhammed “aleyhisselâm” ancak bir peygamberdir…) olan [Âl-i İmrân sûresinin 144.cü] âyet-i kerîmesini okudu. İbni Kamie atlı idi. Geri dönüp bir kılıç darbesi dahâ vurarak sol kolunu da düşürdü. Mus’ab bin Umeyr “radıyallahü anh” sancağı pazuları arasında tutarak yere düşürmedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sancağı hazret-i Alîye “radıyallahü anh” verinceye kadar öyle tutdu.