Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ”, yâ Resûlallah helâya gidiyorsun, fekat senden hiçbir eser görünmüyor, dedi. Buyurdu ki: Yâ Âişe, bilmezmisin, Peygamberlerden çıkanı yer yutar.
• Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bedeninin kuvveti herkesden fazla idi. O zemânın en kuvvetli pehlivânı Rügâneyi islâma da’vet etdiğinde, onunla güreşmişdi ve yenmişdi. Rügânenin babası da o devrin pehlivânı idi. Câhiliyye devrinde onu da mağlûb etmişdi. Rügânenin babası üç def’a güreşdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” üç def’asında da onu yendi.
• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yaya yürüdüğünde hiç kimse Ona yetişemezdi. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” demişdir ki: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” o kadar çabuk yürürdü ki, sanki yer mubârek ayağının altında dürülürdü. Biz zahmet çekerek yürürdük, Resûlullah normal yürürdü, yine de Ona yetişemezdik.
• Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek ağzının suyu ile tuzlu sular tatlı olurdu. Enes “radıyallahü anh” şöyle demişdir: Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” evinde bir kuyu vardı. Suyu tuzlu idi. Mubârek ağzının suyundan o kuyunun içine katdı. Kuyunun suyu tatlılaşdı. Medînedeki kuyular arasında o kuyunun suyundan dahâ tatlısı yokdu.
• Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna Yemâmeden bir kimse geldi. Yâ Resûlallah! Bizim köyümüzde mescid yokdur, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” su istedi. O su ile mubârek yüzünü, ağzını, ellerini ve kollarını yıkadı ve o suyu kendisine gelen kimseye verdi. Köyüne git, bir mescid yap, bu suyu başka su ile karışdırıp mescidin arsasına saç, çok bereket göreceksin, buyurdu. O kimse köyüne gidip, Resûlullahın buyurduğu gibi yapdı. Gâyet güzel ve ferâh bir mescid oldu. Orada biten otlar yaz kış hiç kurumadı.
• Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” bir kuyudan bir kova su getirdiler.