Utbe bin Rebîa heybete kapılıp, elini Resûllahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek ağzına doğru uzatıp, yemîn vererek okumayı bırak, dedi. Şöyle de rivâyet edilmişdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Fussilet sûresini okurken, Utbe kafası elleri arasında olduğu hâlde dinliyordu. Secde âyeti gelince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” secde yapdı. Utbe ne yapdığını anlamadı ve oradan ayrılıp evine gitdi. Hâlbuki müşrikler Utbeyi dinlemek üzere bekliyorlardı. Gelmeyince, evine gidip kapısına toplandılar. Utbe onlardan özr dileyip, vallahi Muhammed “aleyhisselâm” benimle öyle bir kelâmla söyleşdi ki, bana öyle bir şey okudu ki, aslâ öyle bir kelâm işitmedim. Cevâb vermekden âciz kaldım, ne diyeceğimi bilemedim, dedi.
Bülegâdan, edebiyyâtda meşhûr olan pekçok kimse, mu’âraza için Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” gelmişdi. Kendilerini bir heybet ve korku kaplamış ve mu’ârazadan, karşı gelmekden vazgeçmişlerdir. O zemânın belîglerinden, meşhûr edebiyyâtcılarından olan İbni Mukni’, Kur’ân-ı kerîme mu’âraza için bir söz tertîb etmek istedi. Bu işe başladığı sırada bir oğlan çocuğuna rastladı. O çocuk, Kur’ân-ı kerîmde [Hûd sûresi 44.cü âyetinde meâlen] (Yere, suyunu çek! Göke, ey gök sen de tut denildi…) buyrulan âyet-i kerîmeyi okuyordu. İbni Mukni’ bu âyet-i kerîmeyi işitince, âyet-i kerîmedeki belâgat karşısında hayrete düşdü. Hemen gidip, Kur’ân-ı kerîme karşı yazdığı sözleri yırtıp atdı. Kesinlikle anladım ki, Kur’ân-ı kerîm insan sözü değildir, dedi. Nakl edilir ki, Endülüsün meşhûr edebiyyâtcılarından Yahyâ bin Gazâle, İhlâs sûresinin benzerini yazmak istedi. Kendisini öyle bir heybet ve rikkat kapladı ki, hemen tevbe edip, bu işden vazgeçdi.
Kur’ân-ı kerîmin mu’cize olması yönlerinden biri de şudur: Onu okuyan ve dinleyen, okumakdan ve dinlemekden aslâ usanmaz. Ne kadar çok okursa ve dinlerse, okudukca ve dinledikce muhabbeti ve tat alması artar. Hâlbuki, insanların sözleri ne kadar edebî, fasîh ve belîg olursa olsun, birkaç def’a okunup dinlendikden sonra tat alınmaz olur ve usanç ve sıkıntı vermeğe başlar.