Gidip sordu. Ömer bin Hattâb, buyurdu. Bunun üzerine hazret-i Alî o şahsa, yine gidip sor, Ömer bin Hattâbdan sonra kim olur, dedi. O da gidip Resûlullaha yine sordu. Osmân ve Alî “radıyallahü anhümâ” olur, buyurdu. Hazret-i Alî bunu işitince hiçbirşey söylemedi.
• Bir bedevî Medîneye satmak için birçok kılıç getirmişdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” o kılıçları veresiye satın aldı. Hazret-i Alî “radıyallahü anh” o şahsı görüp, kılıçları ne yapdın, diye sordu. Resûlullaha veresiye satdım deyince, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” bir şey olursa, kılıçların parasını kimden alacaksın, dedi. O şahs bilmiyorum, gidip Resûlullaha sorayım, dedi ve gidip sordu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” o şahsa, senin mâlının bedelini edâ edecek, benim borcumu ödeyecek ve ahdime vefâ gösterecek olan kimse Ebû Bekrdir, buyurdu. O kimse hazret-i Alîye gelip bunu söyledi. Hazret-i Alî eğer Ebû Bekre “radıyallahü anh” birşey olursa paranı kimden alacaksın, dedi. O şahs bunu sormadım, gidip sorayım diyerek, gidip sordu. Bu sefer Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”: Benim ve Ebû Bekrin başına bir iş gelirse, benim borcumu ödeyip, sözümü yerine getirecek olan kimse Ömer bin Hattâbdır, buyurdu. O şahs bunu da gidip hazret-i Alîye söyledi. Hazret-i Alî peki, Ömer bin Hattâba da “radıyallahü anh” bir şey olursa ne yaparsın, dedi. Bunun üzerine o şahs, Resûlullahın huzûruna gidip, bunu da sordu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bana, Ebû Bekre ve Ömere birşey olursa, sen helâk oldun, demekdir, buyurdu.
• Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir evde idik. Kapı kapalı idi. Birisi gelip kapıyı çaldı. Resûlullah bana, ey Enes bak kimdir, buyurdu. Çıkıp bakdım, gelen hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk idi. İçeri girip, Resûlullaha haber verdim. Kapıyı aç, gelen kimseyi Cennetle müjdele ve benden sonra halîfe olacağını söyle, buyurdu. Sonra bir kişi dahâ gelip kapıyı çaldı.