Seni seveni niçin öldürüyorsun, diye sorduklarında, beni onlardan üstün tutanı elbette öldürürüm. Benim bulunduğum şehrde bulunmasın dedi ve onu bulunduğu şehrden sürdü.
• İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” (Delâil-ün-nübüvve) adlı kitâbında, güvenilir kimseden nakl ederek şöyle yazmışdır: Biz üç kişi Yemene gidiyorduk. Yanımızdaki bir şahs Kûfeli idi. Bu kimse hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk ve hazret-i Ömer-ül Fârûk “radıyallahü anhümâ” hakkında uygunsuz sözler söyler, onlara dil uzatırdı. Her ne kadar nasîhat etdiysek de fikrinden vazgeçmedi. Yemene yakın bir yerde konakladık ve uyuduk. Sonra kalkıp abdest aldık. O şahsı da uyandırdık. Ne yazık ki ben burada sizden ayrılıyorum. Beni uyandırdığınız sırada, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” baş ucumda idi. Bana ey fâsık kimse, Allahü teâlâ fâsıkı hakîr eyledi! Sen burada sûret değişdireceksin buyurdu, dedi. Biz vah sana, kalk abdest al, dedik. Kalkıp oturdu, ayaklarını topladı. Bir de bakdık ki ayak parmakları maymûn parmağı şekline girdi. Sonra dizlerine kadar iki ayağı maymûn ayağı gibi oldu. Böylece göğsü, vücûdu, başı ve yüzü değişip temâmen maymûn oldu. Onu tutup devenin palanı üzerine bağladık ve yola devâm etdik. Güneş batmak üzere iken bir yere ulaşdık. Orada bir kaç maymûn toplanmışdı. Onları görünce çok ızdırâb çekdi. İpini koparıp o maymûnların yanına gitdi. O maymûnlarla birlikde bize doğru döndü. Biz dedik ki, bu insan iken bize eziyyet ve sıkıntı verirdi, şimdi maymûnlar ona dost oldu, dedik. Sonra bize yaklaşdı ve kuyruğunun üzerine oturdu. Yüzümüze bakıyor ve göz yaşı döküyordu. Biraz sonra maymûnlar gitdiler. O da onların arkasından gitdi!
• İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” Alî bin Zeydin “radıyallahü anhümâ” şöyle anlatdığını nakl etmişdir: Sa’îd bin Müseyyib “radıyallahü anh” bana bir kimse gönder de falan şahsı görsün, dedi. Hâlini sen söyler misin, dedim. Hâyır söylemem, dedi. Bir kimse gönderdim. Sa’îd bin Müseyyib “radıyallahü anh” göstermek istediği şahs hakkında şöyle anlatdı.