Bunu işitince, tüylerim ürperdi. Vallahi bu senin başındır ey Resûlullahın oğlu! Senin işin çok acâibdir, diye bağırdım.
• Rivâyet edilmişdir ki, Ma’mer ve Zührî “rahimehümallah” Abdülmelikin meclisinde idiler. Velîd onlara, hazret-i Hüseynin şehîd edildiği gün, Kudüsün taşları ne hâlde idi, hanginiz bilir, diye sordu. Zührî “rahmetullahi aleyh”, bana şöyle haber ulaşdı diyerek anlatdı: Kaldırdıkları her taşın altında tâze kan görmüşler. Biri de şöyle anlatmışdır: Hazret-i Hüseynin şehîd edildiği gün kan yağdı. Her şeyimiz kana bulandı. Gökyüzü bize günlerce kan renginde göründü.
Abdüllah bin Abbâsdan “radıyallahü anhümâ” şöyle rivâyet edilmişdir: Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Peygamberliğinin bildirilmesinden üçyüz sene önce, dört yüzünde yazı olan, bir taş bulundu.
Bir yüzünde şöyle yazılmışdı:
Nasıl umarlar, şehîd edenler Hüseyni,
Yevm-i kıyâmetde dedesinden şefâ’ati.
Bir yüzünde ise;
“Hayr ekerse bir kimse, sürûr biçer” yazılı idi.
Bir yüzünde;
“Şer eken, pişmânlık biçer” yazılı idi.
Bir yüzünde de;
“Şübhesiz ki, Cennetde Alî, Hasen ve Hüseyn “radıyallahü anhüm” için sütden bir nehr vardır” yazılı idi.
• Muhammed bin Riyâh şöyle anlatmışdır: Bir a’mâ gördüm. İnsânlar etrâfında toplanmışlar, gözlerinin kör olmasının sebebini anlamak istiyorlardı. O a’mâ kimse şöyle anlatdı. Biz on arkadaş hazret-i Hüseynin “radıyallahü anh” şehîd edildiği gün berâberdik.