Hazret-i Ebû Bekr ile kendi arasında yer açıp onu oturtdu ve “Allahü teâlâya hamd olsun ki, hayâtda iken İbrâhîm Halîlürrahmâna “aleyhisselâm” yapılan işin, ümmet-i Muhammedden “aleyhisselâm” birine yapıldığını görmek nasîb oldu” dedi.
Nakl olunur ki, Ebû Müslim Havlânînin “rahmetullahi aleyh” bir câriyesi vardı. O câriye, bir gün efendim, çokdan beri yemeklerine zehr katıyorum, hiçbir zarar görmüyorsun, dedi. Niçin katıyorsun diye sorunca, ben gencim, ne yatağına yaklaşdırıyorsun, ne de satıyorsun, dedi. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” ben her yemekde: “Bismillâhi hayrulesmâi Bismillâhi lâ yedurru ma’asmihî dâün fil ardı vessemâi” düâsını okurum, buyurdu.
Ebû Müslim Havlânî her ne zemân rûm diyârına gazâya gitse, önlerine büyük bir nehr çıkdığı zemân, berâber bulunduğu kimselerin önüne geçer, Allahü teâlânın ismiyle o sudan geçer ve onu ta’kîb edenler de geçerlerdi. Herhangi bir eşyânızı su götürürse bana haber verin, derdi. Bir kimse bilerek suya bir torba atdı. Ona gidip, torbamı su götürdü, dedi. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” o kimseye, arkamdan gel dedi. Biraz gitdiler, torbanın bir ağaca takılmış olduğunu gördüler. O kimseye haydi torbanı al, dedi.
Şöyle nakl edilmişdir: Ebû Müslim Havlânî, bir mikdâr parayla un almak için pazara gitdi. Bir dilenci ondan bir şey istedi ve çok ısrâr etdi. O dilenciden kurtulmak için başka bir tarafa gitdi. Dilenci yine karşısına çıkdı. Sonunda un almak için götürdüğü parayı dilenciye verdi. Yanındaki un torbasını bir marangoz dükkanına gidip, odun talaşı ile doldurdu. Torbanın ağzını bağlayıp evine götürdü. Hanımından habersiz bir yere koydu. Hanımı torbayı açıp un olduğunu görerek hamur yapıp ekmek pişirdi. Ebû Müslim Havlânî bir müddet sonra, çekinerek eve geldi. Hanımı pişirdiği ekmeği ve yemeği getirdi. Yidikden sonra, bu ekmeği nereden yapdın diye sordu. Hanımı, getirdiğin undan yapdım, dedi. Ebû Müslim Havlânî, hanımına hiçbir şey söylemedi, durumu anlatmadı.