Bu düâdan sonra Haccâc onbeş gün kadar yaşadı. Haccâc bu son onbeş gün içinde, her gün, benim Sa’îd bin Cübeyr ile ne işim vardı. Yatağıma her yatdığımda, ayağımdan tutup çekiyor, derdi.
Sa’îd bin Cübeyrin “radıyallahü anh” bir horozu vardı. Her gece öter, onu teheccüd nemâzına kaldırırdı. Bir gece her nasılsa ötmedi ve Sa’îd bin Cübeyr hazretleri teheccüde kalkamadı. Sabâhleyin bu iş ona çok ağır geldi ve horoza, Allahü teâlâ sesini kessin dedi. Ondan sonra o horoz hiç ötmedi. Annesi bu hâli görerek, oğlu Sa’îd bin Cübeyre, sakın kimseye beddüâ etme, diye tenbîhde bulundu.
Sa’îd bin Cübeyrin “radıyallahü teâlâ anh” boynunu vurup, şehîd etdiklerinde, başı yere düşdü. İki kerre yüksek ses ile, bir kerre de hafîf ses ile, “Lâ ilâhe illallah” dedi.
ÜVEYS-İ KARNÎ “radıyallahü teâlâ anh”
Emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü anh”, halîfeliği zemânında, bir hac mevsiminde, insanlara ayağa kalkınız, dedi. Sonra, Murâdîler hâric Kûfeliler otursun, dedi. Dahâ sonra Karnli kimse hâric Murâdîler de otursun, dedi. Karnli Üneys adında bir kimse ayakda kaldı. Bu şahs, Üveys-î Karnînin amcası idi. Hazret-i Ömer ona, Üveysi tanırmısın diye sordu. Üneys, aramızda ondan câhil, ondan divâne ve ondan muhtâc kimse yokdur, dedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” ağladı ve Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim: “Üveysin şefâ’atiyle, Rebi’a ve Mudar kabîleleri sayısınca kimse Cennete girer” buyurdu, dedi. Herem bin Hayyân “radıyallahü anh” şöyle demişdir: Bu haber bana ulaşınca, sâdece Üveys-i Karnîyi görmek maksadı ile Kûfeye gitdim. Birgün Fırat nehrinin kenârına vardım. Bakdım ki, Üveys-i Karnî orada abdest alıyordu. Onu tanıdım. Çünki önceden onu bana ta’rîf etmişlerdi. Selâm verdim, selâmımı aldı. Müsâfehâ yapmak istedim, yapmadı. Allahü teâlâ sana merhamet etsin ve seni magfiret etsin, ey Üveys, nasılsın dedim. Ona olan aşırı muhabbetimden bana ağlamak geldi. O da ağladı.