Simâ’ı bitirince, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri Tûr dağından aşağı inmek istedi. Kilisedeki râhibin bana cevâb veriniz diye yemîn verdiğini söyledik. Öyleyse onunla konuşalım. Belki Allahü teâlâ hidâyet verir de müslimân olur, dedi. Râhibi çağırdık. Yanımıza gelip, selâm verdi. Sonra bize içinizden hanginiz üstâddır, dedi. Hazret-i Cüneyd, bunların hepsi üstâddır, dedi. Râhib, muhakkak ki içinizden biriniz en büyüğünüzdür, dedi. Biz Cüneyd hazretlerini göstererek, büyüğümüz bu zâtdır, dedik. Râhib, Cüneyd hazretlerine, bu yapdığınız iş (simâ’) dîninizde umûmî midir, husûsî midir, dedi. Hazret-i Cüneyd husûsîdir cevâbını verdi. Ne niyyetle simâ’ yaparsınız? diye sorunca da, ümmîd ve ferâhlık için yaparız, dedi. Râhib, ne niyyetle sayha (coşup, bağırma) yaparsınız, dedi. Cüneyd hazretleri, Rabbimize kulluğumuzun kabûlü için, dedi. Sonra da, nitekim Allahü teâlâ rûhlara “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim” buyurduğunda rûhlar, “Evet Rabbimizsin” demişlerdi, dedi. Râhib o ses nedir deyince, ebedî nidâdır dedi. Râhib ne niyyetle oturursunuz diye sorunca, Allahü teâlâdan havf (korkmak) niyyetiyle otururuz, dedi. Râhib doğru söylüyorsun deyip, kelime-i şehâdeti söyledi ve müslimân oldu. Cüneyd hazretleri râhibe, bizim doğru söylediğimizi nereden bildin, dedi. Râhib dedi ki: Ben Mesîh bin Meryeme inen İncîlde şöyle okudum: Muhammedin “aleyhisselâm” ümmetinin havâssının [seçilmişlerinin] elbiseleri hırka, yemekleri ekmek parçaları ve meskenleri bir odadır. Onlar Allahü teâlâya âşıkdırlar ve ancak Onunla ferâhlık ve râhatlık bulurlar. Devâmlı Onu isterler. O râhib müslimân oldukdan üç gün sonra vefât etdi “rahmetullahi aleyh”.
• Âmir oğullarından Evs bin Hârise ölmek üzere idi. Akrabâları yanında toplandılar. Gençliğinde evlenmedin. Mâlikden başka oğlun yokdur. Hâlbuki kardeşinin beş oğlu vardır, dediler. Evs şöyle dedi. Allahü teâlâ ateşi taşdan çıkarmağa kâdirdir. Benim neslimi de Mâlikden çoğaltır. Sonra yüzünü oğlu Mâlike döndü. Vasiyyetini yapdı ve sonunda bir kaç beyt okudu. Son iki beyti şöyledir: