Sonra şöyle dedi: Yakında size bu tarafdan hak erişecek diyerek Mekke tarafını gösterdi. O hak nedir dedim. Lüveyy bin Gâlib neslinden bir kimsedir. Sizi ihlâsa (tevhîde) da’vet eder, ebedî hayâta ve bitmeyen ni’metlere çağırır. Onun da’vetini kabûl ediniz! Eğer ben Onun zemânına kadar hayâtda kalsaydım, en önce Ona ben îmân ederdim. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bunları anlatan kimseye çok güzel söyledin. Kus bin Sa’îde öyle bir kimsedir ki, Allahü teâlâ Onu kıyâmet gününde yalnız bir ümmet olarak diriltir, buyurdu.
• Şöyle rivâyet edilmişdir: Ensârdan biri Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda kalkıp şöyle anlatdı: Devemi kaybetmişdim. Aramak için dağlara ve sahrâlara çıkdım. Akşam oldu. Gece karanlığında bir korkulu yerde kaldım. Sabâha yakın bir ses işitdim, şöyle diyordu:
Ey karanlıklarda karar kılıp kalmış kimse,
Şübhesiz, Allah bir Nebî gönderdi Haremde.
O, Benî Hâşimden, vefâlı, kerem sâhibi,
Cennetlerin ebedîliğini müjdeledi.
Bunları işitince, ne kadar etrâfıma bakdıysam da, sesin sâhibini göremedim ve şöyle dedim:
Ey karanlıklardan bana seslenen kimse,
Bu sıkıntılı zemânda hoş geldin bize.
Allahü teâlâ hidâyet versin sana,
Söylediğini iyice açıklasana.
Ben böyle deyince, ansızın yine şöyle diyen bir ses işitdim:
“Nûr zâhir oldu [açığa çıkdı]. Allahü teâlâ Muhammed aleyhisselâmı Peygamber olarak ve her bakımdan en üstün olarak gönderdi. Mahlûkâtı abes olarak yaratmayan ve bizi Îsâ aleyhisselâmdan sonra başı boş bırakmayan ve bize kıymet veren, en şerefli ümmet olarak yaratan Allahü teâlâya hamd olsun. Muhammed aleyhisselâmı bize gönderdi. O Nebîlerin en üstünüdür. Ona salât ve selâm olsun. Hiç bir topluluk, Ona karşı gâlib gelemez” dedi.