Bütün nemâzların şer’î vaktlerini hesâb ederken de, bu hadîs-i şerîfe uymak, ya’nî temkin zemânlarını hesâba katmak lâzımdır. Çünki hesâb ile hakîkî riyâdî vaktler bulunur. Bir nemâzın hakîkî vakti ile şer’î vakti arasında bir temkin zemânı fark vardır. Bir şehrin en yüksek mahalline mahsûs olan temkin zemânı değişdirilemez. Temkin zemânı azaltılırsa, öğle ve dahâ sonraki nemâzlar, vaktlerinden evvel kılınmış olur. Oruca da, sahûr vakti geçdikden sonra başlanılmış olur. Bu nemâzlar ve oruclar sahîh olmazlar. 1982 senesine kadar, Türkiyede temkin zemânını kimse değişdirmemiş, bütün Âlimler, Velîler, Şeyh-ül-islâmlar, Müftîler, bütün müslimânlar, asrlar boyunca nemâzlarını şer’î vaktlerinde kılmışlar ve oruclarına şer’î vaktlerinde başlamışlardır. Türkiye gazetesinin hâzırlamış olduğu dıvar takvîmlerinde, temkin zemânı değişdirilmemiş, nemâz ve oruc vaktleri, doğru olarak bildirilmişdir.
Bir nemâzın evvel vaktini, şer’î üfka nazaran hesâb etmek için, güneşin bu nemâza mahsûs olan irtifâ’ını bilmek lâzımdır. Güneşin [merkezinin] meyli bilinen bir gündeki ve arz derecesi bilinen bir mahaldeki mahreki üzerinde, hakîkî üfka nazaran nemâzın irtifâ’ına ulaşdığı hakîkî vaktinin, zevâlden veyâ gece yarısından farkını bildiren hakîkî güneş zemânı hesâb edilir. Bu zemâna (Fadl-ı dâir=Zemân farkı) denir. Bir nemâza mahsûs olan hakîkî irtifâ’ı öğrenmek için, fıkh kitâblarında yazılı olan nemâz vakti başladığı anda, (Rub’-ı dâire) tahtası veyâ Üsturlâb ile, güneşin üst kenârının riyâdî üfka göre, irtifâ’ı ölçülür. Bundan, hakîkî irtifâ’ı hesâb edilir. [Sekstant ile, üfk-ı zâhirî hattından olan zâhirî irtifâ’ ölçülmekdedir.] Semâ küresindeki KŞG kürevî müsellesinin GK kenâr kavsi, GD meyl kavsinin temâmı, KŞ kenâr kavsi, KF irtifâ’ı kutbun ya’nî arz-ı beldenin temâmı ve ŞG kavsi, GN hakîkî irtifâ’ının temâmıdır. [s. 185 deki şekl: 1]. Müsellesin K kutup noktasındaki H zâviyesinin ve bu zâviye karşısındaki GA kavsinin derecesi, Fadl-ı dâirdir. Bunun derecesi hesâb edilip, dört misli alınarak, hakîkî zemâna çevrilir. Fadl-ı dâir zemânının mikdârı, hakîkî veyâ gurûbî zevâl vakti ile veyâ gece yarısı ile muâmele edilerek, hakîkî zevâlî ve gurûbî zemânlara göre nemâzın (Hakîkî vakti) elde edilir. Sonra, gurûbî vaktden bir temkin çıkarılarak ezânî yapılır. Zevâlîye ta’dîl eklenerek vasatî yapılır. Sonra, bu ezânî ve vasatî gurûbî vaktlerden, bu nemâzın (Şer’î vakti) elde edilir. Bunun için, güneşin kenârının, şer’î üfukdan, bu nemâzın irtifâ’ında olduğu vakt ile, merkezinin hakîkî üfukdan bu irtifâ’da olduğu vakt arasındaki (Temkin zemânı) hesâba katılır. Çünki, bir nemâzın hakîkî vakti ile şer’î vakti arasındaki zemân farkı, hakîkî üfuk ile şer’î üfuk arasındaki zemân farkı kadardır. Bu da, (Temkin zemânı)dır. Güneşin şer’î üfukdan geçmesi, hakîkî üfukdan geçmesinden evvel olan, zevâlden evvelki vaktler için, hesâb ile bulunan hakîkî vaktden temkin çıkarılınca, şer’î vakt olur. İmsâk ve tulû’ vaktleri böyledir. Ahmed Ziyâ beğ ve Kedûsî (Rub’-ı dâire) kitâblarında diyor ki, (Fecr, güneşin ön kenârı şer’î üfka 19 derece yaklaşınca başlar. Hesâb ile bulunan hakîkî fecr vaktinden temkin zemânı çıkarılarak, hakîkî zemâna göre, şer’î imsâk vakti elde edilir). (Kedûsî)nin (İrtifâ’ risâlesi)ni terceme eden, Fâtih medresesi ders-i âmlarından Hezargradlı Hasen Şevkı efendi, dokuzuncu bâbında diyor ki, (Bulduğumuz hakîkî imsâk vaktleri temkinsizdir. Oruc tutacak kimsenin bundan onbeş dakîka, ya’nî iki temkin zemânı evvel, oruca başlaması lâzımdır. Böylece, orucu fâsid olmakdan kurtulur). Görülüyor ki, şer’î ezânî imsâk vaktini bulmak için, hakîkî gurûbî vaktden temkin zemânının iki mislini çıkarmakda, iki temkin çıkarılmaz ise, orucun fâsid olacağını bildirmekdedir. [Gurûbî vaktden şer’î vakti bulmak için bir temkin, gurûbî vakti ezânî vakte çevirmek için de ikinci temkin çıkarılmakdadır.] İbrâhîm Hakkı hazretlerinin, Erzuruma göre hâzırladığı senelik evkât-i şer’iyye cedvellerinde ve Mustafâ Hilmi efendinin 1307 târîhli (Hey’et-i felekiyye) kitâbında da, ezânî sâat ile, fecr ve tulû’ hakîkî vaktlerini, şer’î vakte çevirmek için, temkin zemânının iki misli çıkarılmış olduğunu gördük. Alî bin Osmânın (Hidâyet-ül-mübtedî fî Ma’rifet-il-evkât bi-rubid-dâire) kitâbında da böyle yazılıdır. Kendisi 801 [m. 1398] de vefât etmişdir. Güneşin şer’î üfukdan geçmesi, hakîkî üfukdan geçmesinden dahâ sonra olan, zevâlden sonraki vaktlerde, şer’î vakti bulmak için hakîkî vakte temkin ilâve edilir.