Son secdeden kalkınca, ayakda ellerini ileri uzatır. Kendinin veyâ bütün müslimânların dünyâ ve dinlerine gelen belâdan, sıkıntıdan kurtulmaları, korunmaları için düâ eder.
(Şükr secdesi) de, tilâvet secdesi gibidir. Kendisine ni’met gelen veyâ bir derdden kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için secde-i şükr yapması müstehabdır. Secdede önce, (Elhamdülillah) der. Sonra, secde tesbîhini okur. Nemâzdan sonra şükr secdesi yapmak mekrûhdur. (Mektûbât-ı Ma’sûmiyye) birinci cild, 124. cü mektûbda da yazılıdır. Câhillerin sünnet veyâ vâcib sanacağı mubâhları yapmak da, tahrîmen mekrûhdur. (Bid’at) hâsıl olmasına sebeb olur.
(Redd-ül-muhtâr)da vitr nemâzını anlatırken diyor ki, (İnanması da, yapması da farz olan emrlere (Farz) denir. Farz olduğuna inanmıyan, kâfir olur. Yapmıyan, tevbe etmezse, Cehennem azâbı çeker. İnanması farz olmayıp, vâcib olan, yapması farz olan emrlere (Vâcib) denir. Vâcib olduğuna inanmıyan kâfir olmaz. Vâcibi yapmıyan da, tevbe etmezse, Cehennemde azâb çeker. Vâcibin, ibâdet olduğuna, yapılması lâzım olduğuna inanmıyan kâfir olur. Çünki, vâcib olduğu, sözbirliği ile ve zarûrî olarak bildirilmişdir. Kur’ân-ı kerîmde (Kat’î delîl) ile, ya’nî açıkca bildirilmiş ve sözbirliği ile anlaşılmış emrlere farz denir. Kur’ân-ı kerîmde (Şübheli delîl) ile, ya’nî açık olmıyarak bildirilmiş veyâ bir sahâbînin bildirmesi ile anlaşılmış olan emrlere vâcib denir.
Ahkâm-ı islâmiyyeyi bildiren delîller, vesîkalar dörtdür: Sübûtü ve delâleti kat’î olanlar. Açık anlaşılan âyetler ve tevâtürle, ya’nî sözbirliği ile bildirilmiş açıkca anlaşılan hadîsler böyledir. İkincisi, sübûtü kat’î olup, delâleti zannî olanlar. Açıkca anlaşılamıyan âyetler böyledir. Üçüncüsü, sübûtü zannî, delâleti kat’î olanlar. Bir sahâbînin bildirdiği açık hadîsler böyledir. Dördüncüsü, sübûtü de, delâleti de zannîdir. Bir sahâbînin bildirdiği, açık anlaşılamıyan hadîsler böyledir. Birincisi, farz ile harâmları, ikincisi ve üçüncüsü, vâcib ile tahrîmen mekrûhu, dördüncüsü, sünnet ile müstehabı ve tenzîhî mekrûhu bildirir. Bir sahâbînin haberini veyâ kıyâsı te’vîlsiz red etmek (Bid’at)dir.)
Gelin nemâz kılalım, kalbden pası silelim,
Allaha yaklaşılmaz, nemâz kılınmadıkca!
Nerde nemâz kılınır, günâhlar hep dökülür,
İnsan, kâmil olamaz, nemâzı kılmadıkca!
Kur’ân-ı kerîmde Hak, nemâzı çok medh etdi,
dedi sevmem kişiyi, nemâzı kılmadıkca!
Bir hadîs-i şerîfde: Îmânın alâmeti,
insanda belli olmaz, nemâzın kılmadıkca!
Bir nemâzı kılmamak, ekber-i kebâirdir,
tevbe ile afv olmaz, kazâsın kılmadıkca!
Nemâzı hafîf gören, îmândan çıkar hemân,
müslimân olamaz o, nemâzın kılmadıkca!
Nemâz kalbi temizler, kötülükden men’ eder,
münevver olamazsın, nemâzın kılmadıkca!