43 — Teşehhüdlerde, sünnete uygun oturmamak, tenzîhen mekrûhdur. Özrü varsa, mekrûh olmaz.
44 — İkinci rek’atde, birinci okuduğu âyeti tekrâr okumak, tenzîhen mekrûhdur. Ondan evvelki bir âyeti okumak tahrîmen mekrûhdur. Unutarak okursa, mekrûh olmazlar. İkinci rek’atde birinciden üç âyet uzun okumak mekrûhdur. [Altmışdördüncü maddeye bakınız!]
45 — Farzdan sonra son sünnete hemen kalkmamak mekrûhdur. (Tergîb-üs-salât.)
HER NEMÂZI BOZMAĞI MUBÂH KILAN SEBEBLER ŞUNLARDIR:
1 — Yılanı öldürmek için,
2 — Kaçan hayvanı yakalamak için,
3 — Sürüyü kurddan kurtarmak için,
4 — Taşan tencereyi ateşden ayırmak için,
5 — Kıymeti bir dirhem gümüşden az olmıyan, kendinin veyâ başkasının malını zâyi’ olmakdan korumak için, [Dirhem-i şer’î kelimesine bakınız!]
6 — Abdest ve yel sıkışdırmasından kurtulmak için,
7 — Vaktin veyâ cemâ’atin kaçmasından korku olmadığı zemân, başka mezhebde nemâzı bozan birşeyden kurtulmak için. Meselâ, dirhemden az necâseti temizlemek için ve yabancı kadına dokunmuş olduğunu hâtırlayınca, abdest almak için, nemâzı bozmak câiz olur.
HER NEMÂZI BOZMAK FARZ [LÂZIM] OLAN SEBEBLER İKİDİR:
1 — İmdâd diye bağıran bir kimseyi kurtarmak için, kuyuya düşecek a’mâyı, yanacak, boğulacak kimseyi kurtarmak, yangını söndürmek için.
2 — Ana, baba, dede, nine çağırınca, farz nemâzı bozmak vâcib olmaz, câiz olur ise de, ihtiyâc yok ise, bozmamalıdır. Nâfile [sünnetler dahî] ise, bozulur. Bunlar, imdâd isterse, farzları da bozmak lâzım olur. Nemâz kıldığını bilerek çağırıyorlarsa, nâfileyi de bozmıyabilir, bilmiyerek çağırdılarsa, bozması lâzımdır.
NEMÂZ DIŞINDA MEKRÛH OLAN ŞEYLER BEŞDİR:
1 — Halâda ve her yerde, abdest bozarken, kıbleye önünü ve arkasını dönmek tahrîmen mekrûhdur. Unutulursa, üstünü kirletmek tehlükesi veyâ başka tehlüke varsa, mekrûh olmaz.
2 — İstincâ ederken, önünü, arkasını kıbleye dönmek, Güneşe, Aya karşı abdest bozmak, tenzîhen mekrûhdur.
3 — Küçük çocukları bu cihetlere karşı tutarak abdest etdirmek, tutan büyüğe mekrûh olur. Bunun gibi, büyüklere harâm olan şeyi, küçüklere yapdırmak, yapdırana harâm olur. Meselâ, oğlan çocuğuna ipek giydiren ve zînet eşyâsı takan ve çocuklara içki içiren kimse, harâm işlemiş olur.
4 — Özrsüz kıbleye karşı ayaklarını veyâ bir ayağını uzatmak, tahrîmen mekrûhdur. Özr ile veyâ yanlışlıkla uzatmak mekrûh olmaz.
5 — Mushafa ve din kitâblarına karşı ayak uzatmak da mekrûhdur. Yüksekde iseler, mekrûh olmaz. [(Hindiyye) beşinci cüz’de diyor ki, (Mushafı hiç okumayıp, hayr ve bereket için evinde saklamak câizdir ve sevâbdır. Bir kâfirin ismini yazıp buna hakâret etmek mekrûhdur. Çünki, islâm harflerine hurmet lâzımdır.)]
(Berîka), binüçyüzaltmışsekizinci sahîfede diyor ki, (Tâtârhâniyye)de, yırtık, eski olup kullanılamıyan Mushaf yakılmaz. Temiz beze sarıp toprağa gömülür. Yâhud toz gelmiyen temiz bir yere konur diyor. (Sirâciyye)de ise, gömülür veyâ yakılır demekdedir. (Münye-tül-müftî)de de böyle yazılıdır. (Müctebâ)da ise, akan suya bırakmakdan ise, gömmek iyi olur diyor. Şâfi’î âlimlerinden (Halîmî) ismi ile meşhûr Hüseyn Cürcânînin (Minhâc-üd-dîn) kitâbında, yakmak yasak değildir. Çünki, hazret-i Osmân “radıyallahü anh”, mensûh âyetler bulunan Kur’ân-ı kerîmi yakdı. Eshâb-ı kirâmdan hiç kimse “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în”, buna karşı birşey demedi diyor.
Yakmak, yıkayıp yazıları gidermekden dahâ iyi olur. Çünki, yıkamakda kullanılan sular ayak altında kalır denildi. Kâdî Hüseyn, yakmak, hurmetsizlik olacağından, harâmdır dedi. Nevevî ise, mekrûh olur dedi. Bunlardan anladığımız, yakmayıp, yıkayıp yazılarını gidermek veyâ gömmek iyi olur. (Berîka)dan terceme temâm oldu. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, eskimiş, istifâde edilmez hâle gelmiş olan mushafları, ayak altında bırakmak, birşey sarmak, kaplamak, kesekâğıdı yapmak gibi kullanmak, hakâret etmek olur, harâm olur. Çürüyüp toprak oluncıya kadar açılmıyacağı emîn olan yerdeki toprağa gömmek, bu yapılamazsa, yakıp külünü gömmek veyâ külünü denize, nehre koymak lâzımdır. Hakâretden kurtarmak için yakmak câiz, hattâ lâzım olur. (Sirâciyye fetvâsı), (Münyet-ül-müftî) ve (Halîmî)den de böyle anlaşılmakdadır.