Bu vâ’ızlar, nemâzdan önce veyâ sonra, hutbenin ma’nâsını anlatırdı. Cemâ’at, hutbeyi böylece öğrenirdi.
Seyyid Abdülhakîm Efendi “kuddise sirruh” buyurdu ki, (İbâdet, emrleri yapmak demekdir. Kur’ân-ı kerîmi, hutbeyi okumak ibâdetdir. Bunların ma’nâsını anlamak emr olunmadı. Bunları anlamak, ibâdet değildir. Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, yetmişiki yardımcı ilmi ve sekiz temel ilmi öğrenmek lâzımdır. Ancak, bundan sonra, Kur’ân-ı kerîmi anlamağa isti’dâd hâsıl olup, cenâb-ı Hak, ihsân ederse, anlıyabilir. Herkes anlamalıdır demek, dîne müdâhene etmek olur. Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, isti’dâdı çok olan on sene, orta olan elli sene çalışmak lâzımdır. Bizim gibi az olanlar ise, yüz sene de çalışsak anlıyamayız. İslâmiyyetde ilm diye, fâideli bilgilere denir. Fâideli ilm, se’âdet-i ebediyyeyi elde etmeğe, ya’nî Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya vesîle olan ilmdir ki, bunlara, (İslâm bilgileri) denir).
5. ci şart, hutbeyi nemâzdan önce okumakdır. Âkıl, bâlig olan erkeklerin yanında okuması lâzımdır. Fekat, cemâ’atin işitmesi, anlaması şart değildir.
[(Hindiyye), (Dürr-ül-muhtâr) ve (İmdâd)da diyor ki, (Hutbe okurken, cemâ’at olarak, bir erkek bulunması yetişir. Hepsi sağır olsalar veyâ uyusalar, hutbe sahîh olur. Hiç erkek bulunmasa, kadınlar dinleseler, hutbe sahîh olmaz). Görülüyor ki, cemâ’atin hutbeyi anlamaları zarûret değildir. Çünki, duymaları bile lâzım değildir. (Dürr-ül-muhtâr)da diyor ki, (Hutbeyi başka dil ile okumak, nemâza dururken, (Allahü ekber) demek gibidir. Nemâz içindeki düâ ve tesbîhler de böyledir). İbni Âbidîn buyuruyor ki, (İmâm-ı a’zama göre, arabî okuyabilen imâmın da bunları başka dil ile söylemesi câizdir. Fekat mekrûhdur. İki imâma göre ise, arabî okuyabilen imâmın, bunları başka dil ile okuması câiz değildir. [İmâm-ı a’zamın da bu kavle rücû’ etdiği (Mecma’ûl-enhür)de yazılıdır.] (Velvâlciyye)de, nemâz tekbîrini söylemek ibâdetdir. Allahü teâlâ, başka dil ile söylenmesini sevmez diyor. Bunun için, hepsini veyâ bir kısmını başka dil ile okumak, câiz olunca da, ibâdet içinde tahrîmen, ibâdet dışında tenzîhen mekrûh olur. Nemâzda ayakda, âyet-i kerîmeleri başka dil ile okumanın câiz olmadığı ise, sözbirliği ile bildirildi. Fetvâ da böyledir). Diğer üç mezheb imâmı da, iki imâmımız gibi ictihâd buyurarak, arabî okuyabilenin, başka dil ile okuduğu hutbe sahîh olmaz demişlerdir. (Bedâyı’)da diyor ki, (Hutbenin bir kısmını arabî, bir kısmını da başka dil ile okumak, arabî nazmı bozar. Bu ise mekrûhdur). Başka dil ile okuyan, Selef-i sâlihînin yolundan ayrılmış, bid’at işlemiş olur. Yoldan sapanların Cehenneme gideceği, Nisâ sûresinin yüzondördüncü âyetinde bildirilmişdir. İbâdet yaparken televizyon, ho-parlör kullananların da, bu [114]. âyet-i kerîmeyi düşünmeleri lâzımdır].
İmâm-ı a’zama göre, yalnız (Elhamdülillah) veyâ (Sübhânallah) yâhud (Lâilâhe illallah) demekle hutbe okunmuş olur. Fekat tenzîhen mekrûh olur. İki imâma göre, en az, Ettehıyyâtü okuyacak kadar uzatmak lâzımdır. İki kısa hutbe yapmak sünnetdir. İki hutbe arasında oturmamak günâhdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” Cum’a hutbesinde bir âyet veyâ sûre okurdu. Hutbede ve her yerde, sûre okurken, E’ûzü ve Besmele okunur. Âyet-i kerîme okurken, âlimlerin çoğuna göre, yalnız E’ûzü okunur. Besmele okunmaz. Hatîbin siyâh cübbe giymesi ve hutbeden önce, minberin sağ yanında sünnet kılması sünnetdir. Hutbeyi ayakda okumak sünnetdir.
6. cı şart, Cum’a nemâzını cemâ’at ile kılmakdır. İmâmdan başka, hanefîde üç, şâfi’îde kırk, mâlikîde oniki erkek yetişir. Hutbeyi dinleyen cemâ’atin hepsi gidip, başkalarının kılmaları câizdir. Hanefîde, müsâfir ve hasta ile de cemâ’at hâsıl olur.
7. ci şart, Câmi’in herkese açık olmasıdır. Kapıyı kilitleyip içerde kılınırsa, câiz olmaz. Fekat fitneye sebeb olmamak için, kadınları Cum’a nemâzına câmi’e sokmamak, nemâza zarar vermez.
Cum’a nemâzının (Vücûb şartları) dokuzdur. Ya’nî, bir kimseye farz olması için dokuz şart lâzımdır ki, şunlardır: